CİLT SORUNLARI

Bazı kadınlar gebelik sırasında ciltleri parladığı için kendilerini şanslı sayarlar. Bu annelik duygusunun basit bir sonucu değildir hormonal değişiklikler sonrasında yağ salgısının artmasına bağlıdır. Bazı kadınlar (özellikle âdetlerinden önce ciltlerinde değişiklik olmayanlar) o kadar şanslı olmayabilir. Bu yağlılığın tamamen ortadan kaldırılması olanaksız olsa da azaltılması için yine de aşağıdaki önerilere uyulması gerekmektedir;

Dengeli Beslenme Diyeti'ne mümkün olduğunca uymaya çalışın. Bu bebeğiniz için olduğu kadar cildiniz içinde en iyisidir.

Musluğun önünden her geçişinizde bir bardak su için. Su en etkili gözenek açıcılardan biridir.

Uygun bir temizleyici ile günde 2-3 kez yüzünüzü temizleyin. Cildinizi tıkayacak krem ve makyajdan uzak durun.

Eğer hekiminiz önerirse B6 vitamini desteği alın (günde 25-50 mg'ı aşmasın). Bu vitamin hormonlara bağlı olarak ortaya çıkan cilt sorunlarında kullanılmaktadır, ancak etki mekanizması henüz bilinmiyor.

Eğer cilt sorunlarınız iç hastalıkları uzmanınız ya da onun önereceği bir deri hastalıkları uzmanıyla görüşmeyi gerektirecek kadar şiddetliyse, hekimin gebe olduğunuzu bildiğinden emin olun. Özellikle 'Accutane 've 'Retin-A' gibi sivilce için kullanılan ilaçlar gebelikte bebeğe zarar verebilme olasılığı nedeniyle kullanılmaz.

Bazı gebe kadınların kuru, kaşıntılı cilt sorunları vardır. Bu durumda nemlendiriciler yardımcı olabilir ( en iyi emilimin sağlanması için banyo ya da duş sonrası uygulanmalıdır). Odayı nemli tutmak ve çok sıvı almak da yararlı olabilir. Sabun kullanılarak yapılan sık banyo cildi kurutur. Banyo sayısını azaltın ve sabunsuz bir temizleyici kullanın.

NASIL BİR HASTASINIZ ?

Size uygun hekime karar vermede ilk adım, nasıl bir hasta olduğunuzu düşünmektir.

Hekim en iyisini bilir”e inanıyor musunuz ? Hekiminizin tüm kararları size danışmadan vermesini tercih eder ve kendinizi en son tıbbi teknoloji kullandığında mı güvende hissedersiniz? O halde kendinizi, tanrısal bir havası olan, kendi doğum uzmanlığı felsefesine şaşmaz bir bağlılığı bulunan geleneksel bir doğum uzmanı ile en rahat hissedersiniz.

Kendi bedeninizin ve sağlığınızın yalnızca sizin sorununuz olduğuna mı inanıyorsunuz? Gebelik ve doğum hakkında kesin yargılarınız vardır ve oyunu, döllenmeden doğuma dek, sağlık uzmanımızın mümkün olan en az müdahalesi ile mi yürütmek istersiniz? O zaman başrolden vazgeçmeye istekli olan ve bebek sahibi oluşunuzda danışmanınız olarak hizmet verecek bir hekim bulun. Tıbben uygulanabilir olan tüm doğum kararları sizin vermenize göz yumacak ve yalnızca iş hastaya kontrol edici oyu vermeye geldiğinde dogmatik olan biri.

Belki de siz ortalarda bir yerdesiniz ve kendi deneyimlerine ve bilgisine dayanarak karar veren fakat sizi de her zaman bu sürece ortak eden bir hekimi yeğlersiniz. Öyleyse, size uygun olan hekim, gebeliğinizde kendi rolünü başrol oyuncusu ile danışman arasında gören ne tıbbın ne de sizin köleniz olan; size istediğiniz gibi “doğal” bir doğum yaptırmak isteyen ; ancak bebeğinizin (veya sizin ) güvenliği gerektirirse sezaryenden kaçınmayan; ne önüne gelen her durum için ilaç veren, ne de gerektiğinde sakınan; doğum odasında bebeğin izlenmesi için gerekli araçları (monitör) kullanmayı uygun gören ve sizin ya da kendisinin kişisel tercihlerindense sağlıklı bir anne ve sağlıklı bir bebekle daha fazla ilgilenen biridir. Size uygun olan hekim, hekim-hasta ilişkisini, taraflardan her birinin elinden geleni yaptığı bir ilişki olarak gören kişidir.

Bir hasta olarak tarzınız ne olursa olsun, gebelik-doğum olayında baba adayının da eşit rolü olduğuna inanıyorsanız, hekiminizin de böyle düşünüp düşünmediğini belirlemek zorundasınız. Bir hekimin tavrı, genellikle ilk vizitede, hatta bazen ilk randevuyu aldığınızda belli olur. Baba da hem muayene hem de görüşmeye davet edilmiş midir ? Onun soruları da dikkate alınmakta mıdır ? Hekim, yorumlarını anne ve babanın ikisine birden mi yöneltmektedir? Sancı çekme ve doğum zamanı geldiğinde babanın da bu süreci paylaşması hoş karşılanacak mıdır ?

HEKİM – HASTA İŞBİRLİĞİ

Doğru hekimi seçmek yalnızca ilk basamaktır. Kadınların çok büyük bir bölümü için ki bir kısmı tüm sorumluluğu hekime bırakmaya bir kısmı da tümünü tek başlarına yüklenmeye hazırdır bir sonraki adım, bu profesyonel ile iyi bir işbirliği geliştirmektedir. Bunun yolları şu şekilde açıklanmaktadır. :

Önemli bulduğumuz bir soru ya da bir kaygımız iki görüşme arasında ortaya çıktığında, bunları bir kâğıda liste halinde yazıp bir sonraki randevuya götürün. Uygun yerlerde buzdolabı kapısı, çanta, işyerindeki masanız, yatak odasındaki komodoninizde birkaç not defteri bulundurmak işe yarayacaktır; her hekim ziyaretinden önce listeyi gözden geçirin. Sorularınızı sormayı unutmadığınızdan ve tüm yakınmalarınızı bildirdiğinizden emin olmanın tek yolu budur. Böylelikle, kendinizin ya da hekiminizin zamanını, sormak istediklerinizi hatırlamaya çalışmakla harcanmamış olacaksınız.

Muayeneye her gidişinizde soru listenizin yanında bir kalem ve not defteri de getirin, böylelikle hekiminizin önerilerini not alabilirsiniz. Bir çok kişi tıbbi ortamlarda bulunduğunda, yönergeleri doğru anımsamayacak kadar kaygılı olur. Eğer hekiminiz yeterli bilgiyi gönüllü vermiyorsa, yanından ayrılmadan önce sorularınızı sorun, böylece eve döndüğünüzde herhangi bir karışıklık olmayacaktır. Tedavilerin yan etkileri ilaç yazıldığında ne zaman kesileceği , sorunların ne zaman denetleneceği üzerine sorunlarınızı sorun.

Kasıklarınızda duyacağınız her sancıda aramak istemeseniz de bir sonraki görüşmeye kadar bekleyemeyeceğinizi düşündüğünüz kaygılar nedeniyle onu aramakta tereddüt etmemelisiniz. Kaygılarınızın saçma bulunacağından korkmayın. Hekiminizin çok deneyimsiz değilse, tüm bunları daha önce de duymuş olacaktır. Belirtilerinizi anlatırken çok özgül ve ayrıntılı olması için hazırlıklı olun. Ağrınız oluyorsa, yeri, ne kadar zamandır olduğu, niteliği (batıcı mı, künt mü, kramp tarzında mı? ) ve şiddeti hakkında tam bilgi verebilmelisiniz. Mümkünse, bunlara neyin iyi geldiğini ya da neyin kötüleştirdiğini örneğin duruşunuzu değiştirmenin açıklayın. Vajina akıntınız varsa, rengini (açık kırmızı, koyu kırmızı, kahverengimsi, pembemsi, sarımsı), ne zaman başladığını ve yoğunluğunu tanımlayın. Eşlik eden yakınmalarınızı da bildirin (ateş, bulantı, kusma, üşüme, ishal gibi ).

Doğum uzmanlığına ilişkin yeni bir şey okuduğunuz zaman hekiminizi ilk ziyaretinizde, buna mutlaka sahip olmak istediğinizi söylemeyin. Bunun yerine hekiminize, bu yeni görüşün geçerliliği olup olmadığı hakkındaki görüşlerini sorun. Basın, tıbbi gelişmeleri çoğunlukla zamanından önce, yani kontrollü araştırmalarla güvenli ve etkin oldukları kanıtlanmadan yazar. Eğer bu kabul edilmiş bir ilerleme ise hekiminiz bundan ya zaten haberdardır ya da bu konuda daha fazlasını öğrenmek isteyecektir. Öyle ya da böyle, her iki taraf da birbirinden bir şeyler öğrenebilir.

Hekiminizin size söyledikleri ile uyuşmayan bir şey duyduğumuzda, ona bununla ilgili görüşünü sorun. Meydan okuyan bir şekilde değil, yalnızca daha fazla bilgi almak için yapın bunu.

Hekiminizin bir hata yaptığından kuşkulandığınızda (örneğin bir düşük yapma geçmişiniz olduğu halde cinsel ilişkiyi onaylıyorsa) onunla konuşun. Sizin kayıtlarınızı tuttuğu kart elindeyken bile, geçmişinizle ilgili bütün tıbbi ve kişisel bilgileri anımsadığından emin olamazsınız. Konuşmakla hata yapılmadığından emin olma sorunluluğunu paylaşırsınız. Bu durumda en iyi yaklaşım meydan okuyan bir şekilde değil de, yalnızca daha fala bilgi almak için sormaktır. Hemen hemen değişmez bir şekilde, hekiminizin sizi gerçekten korumak için davrandığını ve bu tür sorulardan için davrandığını ve bu tür sorulardan hoşlandığını göreceksiniz.

Hekiminizle ilişkiniz onarılmaz biçimde bozulursa, hekim değiştirmeyi düşünün. O da tatsız duygulardan en az sizin kadar hoşnutsuzdur. Yine de, sizin emirlerinize uyacak birini bulmaya çalışarak sürekli hekim değiştirmenin yararınıza olmayacağını unutmayın. Bunun yerine, size sunulan bakımla ilgili sorunların sizden kaynaklanabileceği de göz önüne alın.

ALKOL

İkinci aya kadar genellikle gebe kalındığından habersiz olduğundan, bunu bilmemiz halinde asla yapmayacağımız şeyleri yaparız. Birkaç vesileyle içilen bir iki duble içkinin erken gebelikte gelişmekte olan cenine zarar verdiğine ilişkin hiçbir kanıt yoktur. Gerçekte son çalışmalardan birinde, gebeliğin erken döneminde, hiç içmeyenlere oranla daha fazla doğumsal sakatlık ya da gelişme geriliği olmadığı gösterilmiştir.

Gebelik sürecinde fazla içki içmenin ise bebekte bir çok soruna yol açtığı gösterilmiştir. Bebeğin kan dolaşımına giren alkol miktarının anne kanındaki kanındaki alkol yoğunluğuna yaklaşık olduğu ve annen aldığı alkolü bebeğinde paylaştığı göz önüne alınırsa bu pek de şaşırtıcı sayılmaz. Alkolü bedenden atmak için gereken süre bebekte annenin iki katı olduğundan, anne hafif çakırkeyifken bebek sarhoştur.

Gebelik boyunca ağır işçilik (5-6 kadeh şarap, bira ya da rakıyı bir günde tüketmek) ciddi doğum komplikasyonlarının yanı sıra bebekle ilgili alkol sendromuna da yol açar. Yaşama boyu süren bir akşamdan kalmalık olarak tanımlanabilecek olan bu durumda bebek normalden daha küçüktür ve genellikle zihinsel özürlüdür. Baş, yüz, kollar, bacaklar ve merkezi sinir sisteminde (beyin omurilik) birçok yapı bozukluğu vardır ve yeni doğan döneminde ölüm oranı yüksektir. Bebekte daha sonra da öğrenimsel, davranışsal ve toplumsal uyumla ilgili sorunlar olur.

İçki içmeyi sürdürmenin riski doza bağlıdır ne kadar çok içerseniz, bebeğinize vereceğiniz karar daha çok olur. Ama gebelikte içki tüketimi bile (günde 1-2 kadeh, ara sıra 5-6 kadehin tüketildiği durumlar) düşük riskinin artması, düşük doğum ağırlığı ve doğum sırasında komplikasyonlar gibi çeşitli ciddi sorunlara yol açabilir. Ayrıca bebekte alkol etkisi sendromla, çeşitli gelişimsel ve davranışsal sorunlar ilişkilendirilmiştir. Günde 1 ya da 2 kadeh düşük, ölü doğum, büyüme bozukluğu ve baş, yüz, kol, bacak, kalp, merkezi sinir sistemindeki gelişimsel sorunların riskini arttırmaktadır. Çocuklar büyüdüğünde de öğrenme, davranış, toplumsal uyum ve yargılama bozuklukları göstermektedir.

Bazı kadınların gebelikleri süresince hafif, örneğin geceleri bir kadeh içmelerine karşın sağlıklı bebekleri olur. Bunun akıllıca bir davranış olduğunu bir garantisi yoktur. Gebelikte güvenli alkol dozu, eğer varsa bile, bilinmemektedir.

Alkol ve gebelik hakkında bilinenlerin tümü, gebe olduğunuzu fark etmeden önce içtiğiniz içki için kaygılanmayı bırakıp, gebeliğin geri kalan süresi boyunca içkiyi kesmenin öngörülü bir davranış olduğunu düşünmektedir. (Doğum günü ya da yıl dönümünde yemekle alınan yarım bardak şarap dışında, çünkü besinler alkol emilimini azaltmaktadır).

Bazı kadınlar, özellikle gebeliğin erken döneminde içkiye karşı tiksinti duymaya başlayanlar için kokteyl almayı ya da akşam yemeğinde şarap içmeyi âdet haline getirenler için alkolü bırakmak yoğun bir çaba, belki de yaşam biçimini değiştirmeyi gerektirir. Gevşemek için içki alıyorsanız müzik, ılık banyo, masaj, alıştırma, okuma gibi başka yöntemleri deneyin. Eğer içki, bırakmak istemediğiniz günlük alışkanlıklarınızın bir parçasıysa alkolsüz bira, üzüm suyu, köpüklü elma şarabı alabilirsiniz.

Ağır içiciler gebeliğin ne kadar erken döneminde içkiyi bırakılırsa, bebekleri o kadar az risk altında kalır. İçkiyi bırakmayı ya da alkol tedavi programını reddeden ya da bu konuda uzman hekimden yardım almayan bir ağır içici gebeliğini sonlandırmayı düşünebilir ve hastalığı kontrol altına alınana kadar çocuk edinmeyi erteleyebilir.

ARABA KULLANMAK

Doğurganlık çağında olan kadınların en sık ölüm nedeni nedir? Kan zehirlenmesi mi? Doğum mu? Doğum sonrası enfeksiyonlar mı? Bunların hiçbiri değil. Genç yaşta ölen kadınların çoğunun ölüm nedeni araba kazalarıdır. Bundan korunmanın en iyi yolu da emniyet kemerinizi takmaktır. İstatistikler kesin olarak göstermiştir ki, emniyet kemeri takmak takmamaktan çok daha güvenlidir. Emniyet kemeri takmanın en güvenli ve en rahatsız edici yolu, kemeri karnınızın altından geçirerek pelvisinizin üzerinden çaprazlamaktır. Emniyet kemerinin omuz için olan kısmını omuzlarınızın üstünden takın (kollarınızın altından değil). Bu kısım omzunuzdan başlayarak göğüslerinizin arasından belinize doğru uzanmalıdır. Ani duruşlar nedeniyle emniyet kemerinizin bebeğinize basınç uygulamasından korkmayın, çünkü bebeğiniz amnios sıvısı tarafından çok iyi bir şekilde korunur.Arabayı kim kullanırsa kullansın, gebeliğin sonlarında uzun (bir saatten fazla) araba yolculukları çok yorucu olabilir. Uzun yola gitmeniz gerekiyorsa, hekiminizin onayını alın ve saatte bir durup yürüyüş yapın. Doğumun olduğu güne dek kısa mesafeler araba kullanabilirsiniz, kuşkusuz baş dönmeleriniz olmadığı sürece ve sürücü koltuğuna sığıyorsanız. Bununla birlikte doğum başladığında hastaneye kendi kullandığınız, arabada gitmeye kalkışmayın.

GEBELİK SIRASINDA AŞI OLMAKTA SAKINCA VAR MIDIR ?

Gebelik döneminde aşılardan sakınılmalıdır. Ölü bakteriler ve virüsler içeren aşıların dölüte zarar vermesi söz konusu değildir; ancak canlı ya da zayıflatılmış mikroplardan yapılan aşılar, zararlı sonuçlar verebildiklerinden kesinlikle uygulanmamalıdır. En iyisi, zorunlu olmadıkça hiçbir aşı yaptırmamaktır.

BANYO

Yirmi otuz yıl önce hekimlerin çoğu küvetteki kirli suyun vajinadan rahme çıkacağına ve enfeksiyona neden olacağına inanıyordu. Daha fazla araştırma yapmak gerekli olsa bugün hekimler zorlanmadıkça suyun vajinaya girmediğine inanıyorlar; bu durumda banyo suyundan enfeksiyon kapma kaygısı da yersiz. Vajinaya su kaçsa bile rahim ağzında rahme girişi engelleyen sümüksü tıkaç bebeği çevreleyen zarları, suyu ve bebeğin kendisini enfeksiyonlardan korur. Buna dayanarak çoğu doktor normal gebeliklerde su kesesi yırtılıncaya dek banyoya izin vermektedir. Doğum başlayana dek duş yapmaya izin vardır.

Bununla birlikte, duş ve banyo tümüyle risksiz değildir; özellikle de son ayda kayıp düşme olasılığı fazlayken. Böyle bir kazayı önlemek için küvete dikkatli girin, zeminin kaymasını engellemek için önlem alın ve mümkünse küvete girip çıkarken size yardım edecek birini bulun.

DOKUZ AY BOYUNCA SAĞLIKLI BESLENMEK İÇİN DOKUZ BASİT İLKE

Her lokmanın sayılması:

Yediklerinize özen göstererek,bebeğinize yaşama en iyi şekilde başlama fırsatı vermek için önünüzde dokuz ay vardır. yediğiniz her lokmaya dikkat edin,çatalınızı ağzınıza götürmeden önce ‘Bu yediğim bebeğim için iyi mi’ diye düşünün,eğer yanıt ‘evet’ se çiğneyin. Düşkün olduğunuz tatlılardan yada atıştırmak için yediğiniz şeylerden uzak durun.

Tüm kaloriler birbirine eşit değildir:

150 kalorilik bir tatlı kurabiyedeki kalori,kepekli undan yapılmış,meyve suyuyla tatlandırılmış diyet kurabiyedeki 150 kaloriye eşit değildir. Yine 10 adet patates cipsindeki 100 kalori ,kabuğuyla fırında pişirilmiş patatesteki 100 kaloriye eşit değildir. Bu nedenle aldığınız kalorinin miktarının yanı sıra,niteliğine de özen gösterin. Bebeğiniz alacağınız 4000 boş kaloriden çok,besleyici madde açısından zengin 2000 kaloriden yararlanacaktır.

Kendinizi aç bırakırsanız bebeğinizi de aç bırakırsınız:

Nasıl bebeğinizi doğduktan sonra aç bırakmayı düşünemiyorsanız,anne karnındayken de bunu yapmamalısınız. Bebeğinizin düzenli aralarla düzenli beslenmeye gereksinimi vardır. Hiçbir zaman öğün atlamayın. Siz aç olmazsanız da bebeğiniz açtır. Eğer mide ekşimesi ve şişkinlik gibi yakınmalar iştahınızı kaçırıyorsa, günlük gereksinmenizi 3 normal öğün yerine altı küçük öğünle karşılayın.

Önemli Olan Etkidir :

Günlük besin gereksiniminizi olabileceğince verimli kalorilerle karşılayın. 6 yemek kaşığı fıstık ezmesi yiyerek aldığınız eğer yiyebilirseniz (600 kalori vardır, günlük gereksiniminizin % 25’i) 25 gr. Protein , 160 gr’lık diyet ton balığı konservesinden alacağınızdan (170 kalori ) daha az yararlıdır. 300 mg. Kalsiyumu 1.5 porsiyon dondurma (450 kalori) yerine 1 bardak kaymaksız süt (90 kalori ) ya da 1 kase yağsız yoğurttan (100 kalori) almak daha iyidir. 1 gr. Protein ya da karbonhidrattan 2 kat fazla kalorisi olan yağlar, boş kalori kaynağıdır. Bunun için eti yağsız alın, süt ürünlerini yağsız olanlardan seçin, kızartma yerine ızgarayı tercih edin, ekmeğinizin üzerine tereyağını incecik sürün.

Verimli beslenme , yeterince kilo alamamak gibi sorununuz varsa da önemlidir. Sağlıklı kilo almak için besin ve kalori değeri çok olan avokado, kabuklu yiyecekler seçin. Patlamış mısır ya da benzeri yiyeceklerden uzak durun.

İster daha fazla, ister daha az kilo almaya çalışın, iki ya da daha fazla gereksiniminizi bir porsiyonla etkili olarak karşılayan besinleri örneğin brokoli (vitamin C, yeşil yapraklı sebze ve kalsiyum ), yoğurt ya da somon balığı konservesi (protein ve kalsiyum), kuru kayısı (demir ve meyve ) seçin.

Karbonhidratlar Karışık Bir Konudur :

Gebelik sırasında çok fazla kilo almaktan korkan bazı kadınlar, hata ederek diyetlerinden karbonhidratları çıkarırlar. Saf ve/veya basit karbonhidratların (beyaz ekmek, pirinç, kek, kurabiye, şeker, şurup) besin değeri az, kalori çoktur. Saf olmayan ve/veya karbonhidrat kompleksleri (kepekli ekmekler, kahverengi pirinç, kuru fasulye, bezelye ve elbette özellikle kabuğuyla pişirilen patates) ve taze meyveler, gerekli B vitamini, mineraller, protein ve lifleri almamızı sağlar. Bu yalnız sizin için değil, bebeğiniz için de iyidir. Bulantı ve kabızlığın kontrol altına alınmasına yardımcı olur, doyurucu ve liften zengin (yağlı ve mayonez gibi soslarla hazırlamadığınız sürece) ama şişmanlatıcı olmadığı için kilonuzun da kontrol altında olmasına yardımcı olacaktır. Son araştırmalar karbonhidrat kompleksleriyle beslenenler için bir iyi haber daha vermiştir. Fazla lifli besin tüketenlerde gebeliğe bağlı şeker hastalığının gelişme riski azalmaktadır. (Az lifli besinlerden yüksek lifli besinlere birden geçmeyin)

Tatlılar Sorundan Başka Bir Şey Değildir :

Hiç bir kalori şekerin verdiği kalori kadar boş değildir. Ayrıca araştırmacılar şekerin yalnız yararsız değil ayrıca zararlı olduğunu da göstermişlerdir. Şekerin diş çürümelerine yol açmasının yanı sıra, şeker ve kalp hastalığı, depresyon ve bazı vakalarda hiperaktiviteyle ilişkisi olduğu düşünülmektedir. Şekerle ilgili belki de en kötü şey, sıklıkla hiç besin değeri olmayan yiyecekler içinde bulunmasıdır : Beyaz unla ve sağlıksız yağlarla yapılmış tatlılar gibi. Genellikle çok besleyici olmayan besinlerin içinde bulunmasından dolayı, gebelerin almaya alıştıkları şekerin yerine koymak için şeker yerine kullanılan tatlandırıcılar (hatta gebelikte kullanımının güvenli olduğuna inanılan aspartam bile) iyi bir seçenek değildir.

Lezzetli ve besleyici tatlılar için, şeker yerine meyve suyu konsantresi kullanın. Bunlar da şeker kadar tatlıdırlar, ama vitamin ve mineral içerirler. Böyle hazırlanmış ürünler çoğunlukla kepekli undan ve kimyasal katkı maddeleri kullanılmadan, sağlıklı yağlar kullanılarak yapılmıştır. Bu bölümün sonundaki tarifleri kullanarak kendi tatlınızı evde hazırlayın.

Size sunduğumuz Dengeli Beslenme Diyeti, rafine şekerleri (kahverengi, beyaz şeker, bal, vb.) gebelik sırasında kısıtlamayı önerir. Şekerden alacağınız kaloriyi daha yüksek besin değeri olan gıdalardan almasınız siz ve bebeğiniz için çok daha iyi olacaktır.

İyi Besinlerin Nereden Geldiği Bellidir :

Pişirdiğiniz bezelye tarladan toplanalı çok uzun zaman olmuşsa (konserve, haşlanıp dondurulmuş) size ve bebeğine sağlayacağı besleyiciliğin çoğunu yitirmiş demektir. Mevsiminde taze sebze ve meyveler bulunmuyorsa ya da hazırlayacak zamanınız yoksa taze sebze ve meyveler bulunmuyorsa ya da dondurulmuş olanları (tazeleri kadar besleyicidir, çünkü toplandıktan hemen sonra dondurulur) tercih edin. Her gün çiğ sebze ve/veya meyve yemeğe çalışın. Sebzeleri ya buharda ya da az pişmiş hazırlayarak vitamin ve minerallerinin korunmasını sağlayın. Hazır yiyeceklerden kaçının, içlerinde birçok kimyasal madde, şeker ve tuz vardır, besin değerleri de düşüktür.

Sağlıklı Beslenme Ailenin Seçimi Olmalıdır :

Eğer evde sizi çikolatalı bisküvi yapmaya ya da alışveriş listesine patates cipsini de eklemenize zorlayan biri varsa Dengeli Beslenme Diyet’nin pek şansı olmadığı ortadadır. Bu nedenle ailenin diğer üyelerini de sizinle birlikte bu diyete uymak için ikna etmelisiniz. Çikolata parçalı yerine doğal olarak tatlandırılmış, meyveli, yulaf unundan yapılmış kurabiye pişirin. Eve patates cipsi yerine ay çekirdeği alın. Sağlıklı bir bebek ve görece incecik bir vücudun yanı sıra doğum sonrası bir ikramiye de olumlu bir koca ve eğer varsa daha iyi beslenme alışkanlığı olan çocuklar olacaktır. Dengeli Beslenme Diyeti’ne bütün aile doğumdan sonra da devam edin, özellikle ailenin en yeni üyesine olmak üzere hepsinize daha uzun ve sağlıklı bir yaşam olanağı sunacaktır.

Kötü Alışkanlıklar İyi Bir Diyeti Sabote Edilebilir :

Yeryüzündeki en iyi doğum öncesi diyet bile anne adayı alkol, tütün ve benzeri maddelerden uzak durma önerisine uymuyorsa, işe yaramaz 3. Bölümü okuyun ve henüz yapmadıysanız, alışkanlıklarınızı buna göre değiştirin.

HER GÜN ALINMASI GEREKENLER

Kalori :

Gebelerin iki kişilik yemek yediği doğrudur. Ama akılda tutulması gereken şey bu iki kişiden birinin günlük gereksinimi ortalama 300 kalori olan, gelişmesini sürdüren küçücük bir bebek olduğudur. Bu nedenle ortalama bir kilonuz varsa gebelik önceki kilonuzu korumak için fazladan 300 kaloriye gereksiniminiz vardır. İlk üç ayda, zayıf olup bunu telafi etmeye çalışmıyorsanız günde fazladan 300 kaloriden daha azına gereksiniminiz vardır. Daha sonra metabolizmanız hazırlanacağından günde 300 kaloriden fazlasına gereksiniminiz olacaktır. Pek çok gebelik diyetinde önerildiği gibi 4 kişilik bir aileyi besleyecek kadar çok yemek, bebeğin gelişimi ve ikinizin gereksinimizden fazla kalori almak yalnız gereksiz değil akılsızcadır da . Öte yandan gereğinden az kalori almak hem yanlış hem tehlikelidir özellikle 2. ve 3. üç ayda olmak üzere gebelik sırasında gerektiği kadar kalori almayan kadınlar bebeğin gelişimine ciddi zarar verirler.

Bu basit formülün 4 istisnası vardır, bunların her birinde anne adayı kalori gereksinimini hekimiyle konuşmamalıdır. Fazla kilolular, doğru bir beslenmeyle daha az kalori alabilirler. Ciddi olarak düşük kilolu kadınların, daha fazla kaloriye gereksinimleri vardır. Ergenin, kendisinin de gelişimi sürmektedir ve belenme gereksinimi özeldir, karnında birden fazla bebek taşıyan kadınların öğününe her biri için 300 kalori eklenmesi gerekir.

Günde fazladan 300 kalori almak, yemek yemeği senlerin bir fantezisi gibi dursa da, öyle değildir. Bazen günde 4 bardak süt içmekten (toplam 380 kalori) ya da eşdeğer kalsiyum açısından zengin besinlerle ve ekstra protein porsiyonunuzla kendinizi tıka basa doymuş hissedeceksiniz. Yani çekici besinler eklemek yerine belki alıştıklarınızı da bırakmak zorunda kalacaksınız. Aldığınız kalorilerin yüksek besin değerinden emin olmak için başarılı bir etkili diyet uzmanı olacaksınız.

Gebelik sırasında alınan kalorilerin hesaplanmasına karşın bunu yapmak zorunda değilsiniz. Her yemekte karışık hesaplamalarla uğraşacağınıza haftada bir gün güvenilir bir tartıda tartılarak ilerlemenizi kontrol edebilirsiniz. Günün aynı saatinde çıplak ya da aynı giysiyle (yada ağırlığı yaklaşık aynı olan giysilerle) tartılın. Kilo alışınız şemaya uyuyorsa (2. ve 3. üç aylarda haftada yaklaşık yarım kg), doğru miktarda kalori alıyorsunuz demektir. Aldığınız kilo azsa az kalori, çoksa çok kalori alıyorsunuz demektir. Enerji alımınızı gerektiği şekilde besinleri kesmeyin ve her gün tartılmaya devam edin.

Protein :

Günde 4 porsiyon : Proteinler insan hücrelerinin yapıtaşı olan aminoasit dene maddelerden oluşur. Araştırmalar anne adayının gerekenden az protein almasının, tıpkı az kalori alması gibi düşük doğum ağırlıklı bebek doğumuna neden olduğunu göstermiştir. Bu nedenle gebeler günde en az 60-75 gr. Protein almalıdır. Yüksek riskli gebeliklerde önerilen miktar, günde 100 gr’dır ve gebeliğin yüksek riskli olmasını önlemeye yardımcı olabileceği için baştan amaçlanan miktar olabilir. 100 gr.’lık protein alma hedefi çok gibi görülebilir ama Amerikalıların çoğu günde bu kadar ya da fazla protein tüketir. Günde 100 gr. Protein almak için yapacağınız, Dengeli Beslenme Diyeti’nin besin seçme gruplarındaki proteinli besinlerden 4 porsiyon yemektir. Protein porsiyonlarınızı sayarken, yüksek kalsiyumlu gıdalarda bulunan proteini hesaba katmayı unutmayın : 1 bardak süt veya 30 gr. Peynirin, her biri 1 protein porsiyonudur. Bir kâse yoğurt yarım porsiyon, 125 gr. Somon balığı tam bir porsiyondur.

Günün sonunda yarım ya da bir porsiyon eksik kaldıysa yatmadan önce yüksek proteinli bir ara öğün yiyerek kotayı tamamlayabilirsiniz. Örneğin, yumurta salatası (1 yumurta ve 2 yumurta beyazıyla yapıldığında yarım porsiyon protein eder.)ve kepekli kraker, milk shake (1 porsiyonnun 3/2’si eder) ya da ¾ kâse az yağlı peynir (1 porsiyon protein) yanında domates ve fesleğenle yiyebilirsiniz.

C Vitaminli Besinler :

Günde 2 porsiyon : Sizin ve bebeğinizin doku tamiri, yara iyileşmesi ve çeşitli metabolik işlemler için C vitaminine gereksinimi vardır. Bebeğin ayrıca güçlü kemik ve diş gelişimi ve düzgün gelişmesi için C vitaminine gereksinimini vardır. C vitamini beden de depolanamaz, bu nedenle her gün alınması gerekir. C vitamininden zengin besinler en iyisi taze ve pişirilmemiş halde yenir, ışık , ısı ve havaya maruz kılmakla vitaminini kaybeder. Taze sıkılmış portakal suyu bu vitaminin en iyi kaynağıdır.

Kalsiyumlu Besinler :

Günde 4 Porsiyon : Belki de ilkokuldayken, büyüyen çocukların diş ve kemik sağlığı için bol kalsiyuma gereksinimi olduğunu öğrenmişsinizdir. Kalsiyum, kasların, kalp ve sinir sisteminin gelişimi, kan pıhtılaşması ve enzim etkinliği için gereklidir. Yeterince kalsiyum almazsanız kaybedecek olan yalnız bebeğiniz değildir; bedene kalsiyum girişi yetersize bebeğinizin kafa kemiği sizin ileride osteoporoza aday kılar. Sütünüzü içmeniz (ya da kalsiyumu diğer yollardan almanız) için bir diğer neden de şudur : son araştırmalar yüksek miktarda kalsiyum alımının gebeliğe bağlı yüksek miktarda tansiyonun önlenmesinde yardımcı olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Bu nedenle kalsiyum bakımından zengin besinlerden günde dört porsiyon almaya özen gösterin. Eğer günde 4 bardak süt içmek size çekici gelmiyorsa, bir kase yoğurt ya da bir parça peynir şeklinde de kalsiyum alabilirsiniz. Süt ve süt ürünlerine dayanıksız olanlar kalsiyumu başka besinlerden alabilirler.

Diyetle yeterince kalsiyum alamayanlara, vejetaryenlere ya da laktoza dayanıksız olanlara kalsiyum tabletleri önerilir.

Yeşil ve Sarı Sebzeler, Sarı Meyveler :

Günde üç yada daha fazla porsiyon. Bu besinler beta karoten formunda A vitamini içerir. A vitaminini hücre büyümesi (bebeğin hücreleri inanılmaz bir hızla çoğalır) sağlıklı cilt, kemikler ve gözler için gereklidir, hatta bazı kanser türleri riskini de azaltır. Yeşil yapraklı sebzeler, vitaminler (E vitamini, riboflavin, folik asit, B6), mineraller (yeşil yapraklı sebzelerin çoğu mineraller kadar kalsiyum da içerir) ve kabızlığı önleyen lif içerir. A vitaminin doğada en verimli kaynakları yeşil ve sarı sebzeler ile meyveleridir. Havuç ve ıspanağın ve şeftalide bulunur. Bir bardak havuç suyu içenler bunu bir porsiyon sayılabilirler.

Diğer meyve ve Sebzeler :

Günde iki porsiyon ya da fazlası. Betakaroten, A vitamini ve C vitaminin bakımından zengin olanlardan başka günde en az iki farklı tür lif, vitamin ve mineral için sebze ve meyve yemelisiniz. Bunların çoğu potasyum ve/veya magnezyum bakımından zengindir, her ikisi de gebe sağlığı için önemlidir.

Tahıl ve Baklagiller Günde 6-11 porsiyon.

Tahıllar (buğday, arpa , çavdar, yulaf, mısır, pirinç, darı, soya ) ve baklagiller (bakla, kuru fasulye ve bezelye) bebeğin gelişen bedeninin her bölgesi için gerekli olan B vitamini ve başka besinleri içerir. Bu yoğunlaştırılmış karışık karbonhidratlar, gebelikte çok önemli olduğu gösterilen çinko, selenyum ve magnezyum gibi minarellerden zengindir. Nişastalı besinler sabah bulantılarını geçirmeye yardımcı olur.

En yüksek yararı sağlamak için diyetinize çeşitli karışık karbonhidrat katın, ortak besleyici özelliklerinin yanı sıra her birinin ayrı gücü vardır. Denemeci olun : Balığınızı yulaf kepeği, mevsimlik otlar ve peynirla pişirin. Pilava şehriye katın. Çorbanıza deniz ürünleri ekleyin.

Saf unlarını hesaba katmayın (beyaz undan yapılan ekmek gibi ) . “Zenginleştirilmiş” bile olsalar bunlar lifte ve orijinallerde vitamin ve minerallerin çoğundan yoksundur.

Demir Yönünden Zengin Besinler :

Sizin ve gelişen bebeğinizin artan hacmi için büyük miktarda demir gerekli hacmi için büyük miktarda demir gerekli olduğundan, bu 9 ayda hayatınızın herhangi bir dönemecinde olmadığı kadar çok demire gereksiniminiz olacaktır. Demiri mümkün olduğunca diyetinizden sağlayın. Demir bakımından zengin besinler yemek de demirin bağırsaklarda emilimini artıracaktır.

Gebelikte demir gereksinimini tek başına diyetle karşılamak genellikle güç olduğundan 12. haftadan itibaren gebeler günde 30 mg. Demir hapı almalıdır. Demir emilimini artırmak için, hapı yemek arasında , C vitamini bakımından zengin meyve suyuyla veya suyla (ama süt, çay ve kahveyle değil) alın. Eğer gebenin demir depoları düşükse doktoru günde 60 120 mg. Demir hapı önerebilir.

Yağ Bakımından Zengin Besinler:

Günde 4 Tam ya da 8 Yarım Porsiyon Yada Eşdeğer Karışım. Genel olarak kabul edilen beslenme rehberlerine göre bir erişkin aldığı kalorinin % 30’unu yağlardan sağlanmalıdır. (Ortalama bir Amerikalı’nın beslenmesinde kalorinin % 40’ı yağlardan sağlanır.) Aynı oran gebelere de uygulanır. Eğer 57 kiloysanız ve günde 2100 kaloriye gereksiniminiz varsa, yağlardan alacağınız kalori 630’dan fazla olmamalıdır. 70 gr. Yağ 630 kaloriye ulaşmak için yeterlidir. Bu gereksinimi hem karşılamak hem de aşmak çok kolaydır. Fazladan yeşil yapraklı sebze, C vitamini açısından zengin besinler, hatta tahıl veya kalsiyumlu besinler almanızda bir sakınca yoksa da fazladan yağlı porsiyonlar fazladan kilo demektir. Yağ alınımını ılımlı tutmak iyi olsa da, tümüyle kesmek tehlikelidir. Yağ ve içerdiği temel yağ asitlerinin gelişen bebeğiniz için yaşamsal önemi vardır.

Her gün yediğiniz, yağ bakımından zengin besinlerin hesabını tutun; kotanızı doldurun, ama aşmayın. Yemek hazırlanırken ve pişirirken kullanılan yağlarında sayıldığını unutmayın. Eğer 1 yumurtayı ½ kaşık margarinle (1/2 porsiyon) kızartıyorsanız ya da ton balığının yanına 1 kaşık mayonez (1 porsiyon) koyuyorsanız bunları da günlük kotanızdan sayın.

Eğer yeterince kilo alamıyorsanız ve başka besleyici besinleri arttırmanız etkili olmuyorsa, her gün bir porsiyon fazla (ama daha çok değil) yağlı besin alın, bu konsantre kaloriler kilo almanızı sağlayacaktır.

Tuzlu Besinler :

Aşırıya kaçmadan. Bir zamanlar hekimler, gebelik sırasında bedende su tutulması ve şişkinliğe katkıda bulunduğu düşünüldüğü için tuz kısıtlamasını önerirlerdi. Şimdi gebelik sırasında beden sıvılarında artışın gerekli ve normal olduğuna ve makul miktarda tuzun yeterli sıvı düzeyi için gerektiğine inanılmaktadır. Ama gebe olsun olmasın, fazla miktarda tuz ve tuzlu besinler (soya sosu ve patates cipsi gibi) kimse için iyi değildir. Fazla tuz alımı yüksek tansiyonla yakından ilişkilidir ve bu da gebelikte potansiyel neden olabilir. İyot eksikliği her bölgede sorun oluşturmamasına karşın gebelikte artan iyot gereksinimini karşılamak için iyotlu tuz kullanabilirsiniz. Genel bir kural olarak yemekleri pişirirken değil, masada tuz atın.

Sıvılar :

Günde en az 8 bardak. Nasıl ki yalnız iki kişi için yiyorsanız, içmenizde iki kişi olacaktır. Günü neredeyse bir yudum bir şey içmeden geçiren insandansanız, şimdi değişme zamanıdır. Beden sıvıları gebelikte arttığı için, sıvı gereksiniminiz de artar.

Bebeğinizin de sıvıya gereksimi vardır; bedeninin büyük kısmı, sizinki gibi sıvıdan oluşmuştur. Fazladan sıvı cildinizi yumuşatır, kabızlığı azaltır. Bedeninizde fazla su toplanması varsa (düşünüldüğünün tersine az sıvı alınması, sıvı toplanmasına neden olur) ya da hava sıcaksa (susuz kalma, zamanından önce doğum riskini artırır) günde en az 8 bardak sıvı aldığınızdan emin olun. Elbette aldığınız tüm sıvıyı yalnız içtiğiniz sudan almıyorsunuz, süt , (üçte ikisi sudur) sebze ve meyve suları, çorbalar, kafeinsiz ve şekersiz içecekler ve maden suyu da sıvı kaynağıdır. Kolalı içecekler az için, günün sonunda çok fazla kalori almış olabilirsiniz.

Bira bardağı gibi büyük bardakla içtiğinizde 1,5 ölçü almış olursunuz. Sıvı alınımınızı gün içine yayın bir kerede 2 bardaktan fazla kanı aşırı sulandırır içmeye çalışmayın.

Vitamin Hapları :

Her gün alınan gebelik formülleri. Vitamin hapları, bilim dünyasında her zaman tartışma konusu olmuştur. Doğum öncesi vitamin hapları kullanma üzerine olan tartışma Ulusal Bilimler Akademisi’nin tüm gebelere (30 mg. Demir dışında) rutin vitamin hapı kullanımını destekleyen yeterince kanıt olmadığına ilişkin açıklamasıyla yoğunlaşmıştır. Akademi, belirli vitamin ve minerallerin hapla verilmesinin herkes için yararlı olduğuna ilişkin daha fazla araştırmaya gerek olduğu düşüncesindedir; ama günümüz için hekimin, her hastanın diyetini dikkatle değerlendirmesi ve ancak diyette eksikte vitamin eklenmesi, vejetaryenler de dahil olmak üzere beslenmesi riskli olanlara, karnında birden fazla bebek taşıyanlara, sigara içenlere , alkol ya da madde kullananlara yapılmaktadır.

Sağlıklı gebelerin gereksinimleri olan tüm besinleri yemek sofrasından karşılayabilecekleri düşüncesi yaygındır. Ama gerçekte, gebe bir kadın yemeklerin vitamin ve minerallerin korunarak hazırlandığı bir labaratuvarda yaşasa, aldığı günlük miktar kesin olarak ölçülse, hiçbir zaman telaş içinde yemek yemese ya da yiyemeyecek kadar bulantısı olmasa ve gebeliğinin yüksek riskli gruba hiçbir zaman giremeyeceğinden emin olsa bu doğrudur. Gerçek yaşamda vitamin hapları fazladan bir garantiyi değerlendirerek kendilerini daha iyi hissedebilirler.

Hiçbir hap ne kadar tam olursa olsun, iyi bir diyetin yerini alamaz. Vitaminler ve minerallerin çoğu besinlerle alınır. Çünkü bu beden için en etkili kullanım yoludur. Taze besinler yalnız bizim bildiğimiz ve hap için sentez yapılabilenler dışında, henüz keşfedilmemiş olanları da içeriyor olabilir. 30 yıl önce doğum öncesi verilen haplar, bugün sağlık için çok önemli olduğunu bildiğimiz çinko ve öbür mineralleri içermiyordu. Ama kepekli ekmekte bunlar her zaman vardır. Ayrıca doğal besinler lif, su (meyve ve sebzelerde her ikisinden de bol miktarda bulunur) kalori ve protein içerirler ki bunların hiçbiri bir hapa sığdırılamaz. (Günlük sebze gereksinimine eş değer olduğu öne sürülen haplara dikkat edin, bu iddialar tümüyle sahtedir.)

Az iyi, çok daha iyidir diye düşünmeyin. Vitamin ve mineraller yüksek dozda alındıklarında bedende ilaç etkisi yaparlar ve onlara ilaç gibi yaklaşmak gerekir. A ve D vitaminleri günlük önerilen dozun hemen üstünde bir dozda zehir etkisi yapar. Günlük önerilen dozun ötesinde her vitamin ve mineral kompleksi yararı risklerinden ağır bastığında hekim gözetiminde alınmalıdır. Bu vitaminleri günlük diyetle önerilen dozdan fazla almak tehlikeli sayılmaktadır.

CEP TELEFONLARININ GEBELİĞE ETKİSİ VAR MIDIR?

Yaklaşık 10 yıldır kullanılan bu teknoloji için "canlı hücrelere hiç bir olumsuz bir etkisi yoktur" demek şu anki bilgilere göre mümkün olmamakla beraber, şu ana kadar biriken bilimsel veriler arasında insanların bu teknolojiden vazgeçmelerini gerektirecek kadar ciddi sorunlar bildirilmiş değil.

Yine de cep telefonlarını her zaman bazı kurallara bağlı kalarak kullanmakta fayda var. Bu kuralların en önemlileri arasında cep telefonuyla gereksiz yere uzun süreler konuşmamak, cep telefonunu kalbin üzerinde bulundurmamak (bu, özellikle kalp hastaları ve pacemaker (kalp pili) kullananlar için çok önemli), gebelik döneminde telefonu karın bölgesinden uzak bir yerde bulundurmak, küçük çocukların cep telefonlarını kullanmasını engellemek sayılabilir.

GEBELİK SIRASINDA CİNSELLİĞİ ANLAMAK

Ne yazık ki bazı hekimler hepimizin rahat etmesi için cinsellik konusuna ket vururlar. Sıklıkla çiftleri neyin beklediğini söylemezler ve pek çok çifti ne yapacakları bilemez halde bırakırlar.

Başka zamanlara göre gebelik sırasında, cinsel ilişkinin niçin zorlaştığının anlaşılması, korku ve üzüntülerin azalmasına yardımcı olur ve ilişkinin olmasının (ya da olmamasının) daha kolay kabul edilebilir ve daha hoşlanılabilir hale gelmesini sağlar.

Her şeyden önce, pek çok bedensel değişiklik istek ve cinsel zevklerinizi olumlu veya olumsuz yönde etkiler. Bazı olumsuz etmenleri, cinsel yaşantınıza karışmalarını en aza indirerek çözebilirsiniz. Olumsuz etmenlerle birlikte yaşamayı öğrenmeniz gerekir.

Bulantı ve Kusma : Eğer sabah bulantı kusmalarınız gece gündüz devam ediyorsa, yalnızca bunların geçmesini beklemelisiniz. (Mide bulantısı sıklıkla ilk üç ayın sonunda kaybolur). Eğer sizi yalnızca belli saatlerde rahatsız ediyorsa gevşemeye çalışın ve yemek saatlerinizi ona göre ayarlayın. Kendinizi berbat hissettiğiniz zaman çekici görünmeye çalışmayın; çünkü sabah rahatsızlığınız duygusal gerginliğinizle artabilir. (Sabah rahatsızlığının azalmasıyla ilgili sayfaya bakınız ).

Yorgunluk : Bu da dördüncü ayda mutlaka geçecektir. Geçinceye kadar kendinizi gece geç vakitlere kadar romantik olmaya zorlamak yerine, eğer uygunsanız gündüz sevişin. Hafta sonları öğleden sonralarınız boşsa, seviştiğinizi düşünerek şekerleme yapın.

Görüntünün Değişmesi : Şişmiş karnınız kocaman ve Himalaya dağı aşılmaz görünürken sevişmek hem sizi beceriksizleştirir hem de rahatsızdır. Gebelik ilerledikçe, bazı çiftler için büyüyen karnın ölçülmesi jimnastik gerekir. (Bu dağın çevresini dolaşmanın da yolları vardır) Ayrıca kadının tam görüntüsü çiftlerden birinin ya da ikisinin de iştahını keser. Bu toplumsal koşullu refleksi düşünmeyle bozabilirsiniz: büyük (gebelikte) güzeldir.

Üreme Organların Büyümesi : Gebelikteki hormonal değişikliklere bağlı olarak, kasık bölgesine doğru artmış kan akımı, bazı kadınlarda cinsel beklentiyi arttırabilir. Fakat aynı zamanda, özellikle gebeliğin son dönemlerinde, cinsel doyum sonrası dolgunluğun devam etmesine bağlı olarak , kadının bu işi tam olarak yapamadığını düşüncesine ve cinsellikten daha az zevk alınmasına neden olabilir. Erkekler içinde aynı şekilde, (eğer hoş ve sıcak bir şekilde okşandığını düşünüyorsa) bu değişiklikler hızının artmasına veya (eğer bu dolgunluk organını çok sıkıyorsa, sertleşmenin kaybolmasına bağlı olarak ) azalmasına sebep olabilir.

Ağız (Kolostrum) Sızıntısı : Gebeliğin geç dönemlerinde bazı kadınla, ağız (kolostrum) ası verilen bir çeşit süt üretmeye başlarlar. Bu, cinsel uyarım sırasında göğüsten sızıntı şeklinde akabilir ve cinsel birleşmenin tam ortasında rahatsız edici olabilir. Elbette üzülecek bir şey yoktur, fakat sizin veya eşinizin canını sıkıyorsa, eşinizin göğüslerinizle oynamasını engelleyerek bu durumu kolayca bertaraf edebilirsiniz.

Melerde Gerginlik : Bazı şanslı çiftler gebelik boyunca dolu ve gergin memelerden hoşlanarak neşe ile oynaşırlar. Fakat bir kısmı da, gebeliğin erken dönemlerinde, memelerin ağırlığı gerginliğinde bağlı olarak sevişmek yarıda kalabilir. (Acı çekmek veya içerlemek yerine, kesinlikle eşinizle bu rahatsızlığınızı konuşun ve size hafifçe dokunmasını isteyin) İlk üç ayın sonuna doğru bu gerginlik kaybolmasına karşın, bazı çiftler için memelerin aşırı duyarlılığı uyarılmalarını arttırır.

Vajina Salgılarındaki Değişiklikler : Bu salgıların miktarı artar ve kıvamı, kokusu, tadı değişir. Eğer kadının vajinası önceden hep kuru ve/veya rahatsız edecek şekilde darsa, bu artmış yalanma birleşmeyi daha hoş hale gelebilir. Veya kadının vajinasının çok ıslak ve kaygan hale gelmesine bağlı olarak, erkeğin sertleşmesinin sürekli olmasını zorlaştırabilir. Artmış koku ve tat bazı erkekler için oral seksi istenmeyen bir hale dönüştürebilir. Hoş kokulu sıvıların kasık ve uyluk iç kısımlarına sürülmesiyle bu sorunu halledebilirsiniz.

Rahim Ağzındaki Duyarlılığın Yol Açtığı Kanama : Rahim ağzı da gebelik sırasında şişer. Bu durum ek kan damarlarıyla rahme gelen kanama kan akımının artışına bağlıdır ve rahim ağzı böylece gebelik öncesine göre daha yumuşak hale gelir. Bu, özellikle rahim ağzının doğma hazırlanmayla başladığı gebeliğin son dönemlerinde, deri cinsel birleşmelerin ara sıra kanamaya neden olabileceği anlamına gelir.

Bebeğinize Zarar Verebileceğinizde Ya da Düşük Yapmaktan Korkmak : Normal bir gebelikte, cinsel birleşme bu etkilerin hiçbirine yol açmayacaktır. Bebek rahim ve amnion sıvısı içerisinde yumuşak ve korunaklı bir ortamdadır ve rahmin ağız kısmında oluşan sıvımsı bir tıkaçla dış ortamdan güvenle korunur.

Orgazmın Düşük Yada Erken Doğuma Yol Açacağından Korkmak : Orgazmdan sonra rahimde kasılmalar olmasına karşın (ve bu kasılmalar bazı kadınlar tarafından birleşmen sonraki yarım saat boyunca hissedilebilir), tüm kasılmalar doğum başlıyor anlamına gelmez ve normal gebelikte tehlikesi yoktur. Bununla birlikte, düşük ve erken doğum riski varsa, orgazm, özellikle de yoğun bir mastürbasyonla sağlanıyorsa yasaklanabilir.

Bebeğinizin "İzliyor" veya "Farkında" Olmasından Korkmak : Orgazm sonrasında rahimdeki kısılmaların sebep olduğu hafif sallanmadan bebeğinizin hoşlandığını düşünün. O, yaptığınızı ne görebilir ne birleşme sırasında ne olduğuna dair bir fikri vardır. Bebeğiniz gerçekten bu olayı hafızasına alamaz. Bebeğinizin hareketleri (birleşme sırasında yavaşlama ve sonrasında tekmeleme, kıvranma ve orgazm sonrası da tekmeleme, kıvranma ve orgazm sonrası kalp atım hızında artma) yalnızca hormonlara ve rahim hareketlerine bağlı tepkilerdir.

Erkeklik Organının Rahme Girmesiyle İltihap Oluşacağından Korkma : Eşiniz cinsel yolla bulaşan bir hastalığı taşımadığı sürece ilk 7 veya 8 ay boyunca size ve bebeğinize birleşmeyle iltihap bulaşması riski yoktur. Amnion kesesi bebeği meni ve haba yol açıcı mikroplardan korur. Pek çok hekim döl kesesi yırtılmadığı sürece, dokuzuncu ayda bile bu durumun geçerli olduğuna inanır. Fakat herhangi bir anda yırtılabileceğinden, iltihaplanmaya karşı önlemi elden bırakmamak için, gebeliği son 4 ile 8 haftasında kondom (prezervatif) önerilir.

Hem anne hem de baba, mutlu son olan bebeğin doğumu yaklaştıkça karışık duygular yaşarlar; sorumlulukların ve yaşam biçimlerinin değişmeyeceğini düşünmeye başlarlar. Bebeğin doğmasıyla maddi ve duygusal yüklerinin artışı, eskisi kadar rahat sevişmelerini engelleyebilir. Tüm bunlar yatak odasına taşınmamalı, açıkça konuşulmalı ve yüzleşilmelidir.

Karı Koca Arasındaki İlişkinin Değişmesi : Çiftler artık yalnızca sevgili veya birbirine âşık karıkoca değil, aynı zamanda anne ve baba oldukları düşüncesine alışmakta zorluk çekerler. Hatta hâlâ pek çoğumuz böyle bir ilişkinin sonucunda yaşıyor olmamıza karşın kendi anababamızın da seviştiğini bilmekten kaçınırız. Öte yandan, bazı çiftler ilişkilerindeki bu yeni boyutu (anababa olma boyutu) da keşfedip, bunu da yeni bir heyecan olarak yatak odalarına taşırlar.

Bilinçaltı Düşmanlık : Baba adayları, ilgi odağı haline geldikleri için anne adaylarını kıskanırlar . Ya da anne adayı aynı şeyi bebe adayına hisseder; gebeliği birlikte planladıklarını ve hoşlanacaklarını düşündüklerini, ama tüm külfetini kendisinin çektiğini düşünür. Bu duyguların konuşulması gerekir, ama elbette yatak odasında değil.

Gebeliğin Son Altı Haftasındaki Cinsel Birleşmelerin Erken Doğuma Yol Açacağına İnanmak : Orgazmın rahimde kasılmalara yol açtığı doğrudur, ama rahmin ağız kısmı doğum için tam olgunlaşmadığından, kasılmalar doğumu başlatmaz ve hatta bu durum günü geçmiş, doğumu istekle bekleyen çiftler tarafından da doğrulanır. Buna karşın, hiç kimse doğumu tam olarak neyin başlattığını bilmiyor. Çalışmalar erken doğumun, gebeliklerinin son bir haftası içinde ilişkide bulunan çiftlerde arttığını ve zamanında doğumlarda sıklıkla böyle bir şeyin olmadığını göstermiştir.

Başı Kasık Bölgesine Yerleştikten Sonra Bebeğe Vurmaktan Korkmak : Daha önceden rahatça ilişkide bulunan pek çok çift bile, bebek kasık bölgesine doğru indikçe, ilişkiden korkarlar. Pek çok hekim, bebeğe zarar vermemesine karşın, bu dönemde erkeklik organının derine ilerlemesi çok rahat olmadığı için ilişkiden kaçınılmasını önerir.

Birtakım psikolojik faktörler de cinsel ilişkinin daha iyi olmasını etkiler:

GEBE KALMAK İÇİN DEĞİL ZEVK İÇİN CİNSELLİK :

Daha önce gebe kalınabilmesi için uğraş veren bazı çiftler, cinselliği takvim, çizelge yöntemlerinden kurtularak yalnızca çok hoşlanabilirler. Cinsellik özellikle ilk birkaç ayda, daha önce olmadığı kadar hoş olabilir.

Daha önce yaşadıklarınıza göre, gebelik sırasındaki ilişkinizde zorlanabilirsiniz, fakat pek çok durumda kesinlikle zorlanabilirsiniz, fakat pek çok durumda kesinlikle güvenlidir. Gerçekten de sizin için hem bedensel hem de duygusal açıdan iyi yönleri vardır : sizi ve eşinizi birbirinize yakınlaştırır, kasık bölgenizdeki kasların doğum için hazırlanmasına yardımcı olur ve rahatlatır.

ORAL SEKS

Eşinizin sizinle oral seks yapması, vajinaya hava kaçırmadığı sürece güvenlidir. Vajinadan giren hava kabarcığı kan damarlarını tıkayarak emboliye yol açabilir, bu da anne ve çocuk için ölümcül olabilir.

"Fellatio" (kadının dudaklarını ve dilini kullanarak karşı cinsin genital organlarını uyarması), cinsel birleşmeye izin verilmediği dönemlerde en güvenilir olanıdır.

ORGAZM SONRASI KRAMP

İlişki sırasında ve sonrasında kramp bazen ağrıyla birlikte olabilir çok sıktır ve normal, düşük riskli gebeliklerde zararsızdır. Bedensel nedeni; gebelik nedeniyle leğen bölgesine kan dolması ve cinsel organlardaki şişme olabilir. Psikolojik nedeni ise; ilişki sırasında annenin bebeğe zarar verme endişesi olabilir.

Kramplar bebeğe zarar vermenin bir belirtisi değildir. Birçok hekim, normal ve düşük riskli gebeliklerde cinsel ilişki ve orgazmın tamamen güvenli olduğu ve düşük nedeni olmadığı konusunda aynı düşüncededirler. Kramplar canınızı yakarsa eşinizden belinizi yavaşça ovmasını isteyin. Bu yalnızca krampı değil aynı zamanda tetiklediği gerginliği de düzeltir.

CİNSEL İLİŞKİNİN SINIRLANDIRILMASI GEREKEN ZAMAN

Sevişmek, bebek bekleyen çiftlere çok şey kazandırdığından keşke bütün çiftler bu avantajdan yararlanabilselerdi! Ne yazık ki yüksek riskli gebeliklerde, bazı dönemler için veya bazen tüm dokuz ay boyunca bile sınırlandırma olabilir. Zaman zaman kadının orgazm olmamak koşuluyla ilişkiye girmesine, bazen de birleşme olmadan sürtünmeye izin verilir. Ne, nasıl güvenlidir ve ne zaman uygun olur, bunu kesinlikle bilin. Eğer hekiminiz sınırlamalar getiriyorsa nedenini sorun, birleşmeyi mi, orgazm mı yoksa her ikisini birden mi yasakladığını bunun geçici mi yoksa doğuma kadar sürekli mi olduğunu sorun.

Birleşme , aşağıdaki durumlarda muhtemelen kısıtlanacaktır :

Herhangi bir anda, beklenmeye bir kanama olması.

Daha önceki gebeliğin ilk üç ayında düşük ya da düşük tehlikesi geçirmesi, şu anda da düşük tehlikesinin bulunması.

Daha önceki gebeliğin son 8-12 haftası içerisinde erken doğum, riskli erken doğum, riskli erken doğum deneyiminin olması veya şu anda erken doğum belirtilerinin bulunması.

Su kesesinin yırtılması

Plesanta prevanın (anne ile bebek arasındaki bağlantıyı sağlayan dokunun normal yerleşimi yerine rahim yan veya üst kısmına yerleşmesi anlamına gelir) olması. Bu durumda birleşme ile plasenta zamanından önce yerinden ayrılıp, kanamaya yol açarak, hem anneyi hem de bebeği tehdit edebilir.

Birden fazla bebeğe gebelik durumunda, son üç ay

GEBELİK SÜRESİNCE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN KONULAR NELERDİR ?

Sigara ve alkol kullanmayınız.

Hekim önerisi dışında ilaç almayınız.

Hekiminizin önerdiği demir ilacını düzenli olarak kullanınız.

Uzun süre ayakta durmayınız.

Günlük işleriniz sırasında kendinizi yormayınız.

Bisiklet sürme, tenis oynama, kayak yapma gibi sporlardan uzak durunuz.

Mesleğiniz gereği de olsa ağır nesneler kaldırmaktan, zararlı metal, kimyasal madde ve radyasyondan uzak durunuz.

Yolculuktan önce doktorunuza danışınız.

Bol ve rahat giysileri seçiniz.

Alçak topuklu rahat ayakkabılar giyiniz.

Pamuklu iç çamaşırları giyinin ve iç çamaşırlarınızı günlük olarak değiştiriniz.

Yüzük ve bilezik gibi takılar takmayınız.

Diş bakımına özen gösterin. Sabah uyanınca, akşam yatmadan önce ve her öğünden sonra yumuşak fırça ile, yavaş hareketlerle dişlerinizi fırçalayınız.

Röntgen ışınlarından sakının. Çok fazla zorunlu olmadıkça radyolojik inceleme yaptırmayınız.

Her türlü canlı aşıdan sakınınız.

Düşük riski yok ise son aya kadar cinsi ilişkide bulunmakta sakınca yoktur.

Haftada en az bir kez ayakta; duş alır biçimde, ılık su ile banyo yapın.

Meme bakımına özen gösteriniz.

Sarkmayı önlemek için çok sıkı olmayan askılı, pamuk dokumalı sutyen giyiniz.

Dolgunluğu önlemek için hafif parmak dokunuşları ile masaj yapınız.

Bol su içiniz.

C vitamini ve kalsiyum yönünden zengin gıdalar (Turunçgiller, süt ve süt ürünleri) seçiniz.

Lifli besinleri tercih ediniz.

Gebelik boyunca 10-12 kg'dan fazla kilo almamaya özen gösteriniz.

Gebeliğiniz boyunca cep telefonunuzu karın bölgenizden uzak tutunuz.

DOĞUMA HAZIRLANMAK ÜZERE YAPILAN EGZERSİZLER NELERDİR ?

Doktorun onayını alarak gebeliğin 4. ayından itibaren doğuma kadar yapılan gebelik jimnastiklerinin ve düzenli yapılan gevşeme ve nefes alıp verme egzersizlerinin doğum sırasında ve daha sonra yararı büyüktür.Jimnastikler kaslara esneklik kazandırdığı için gebelikte gerilmelerin ve basıncın neden olduğu rahatsızlıkların azaltılmasında ve doğum sırasında kasılmaların daha etkili olmasında yararlıdır. Kasılmalara uyumlu nefes alıp vermek ve gevşemek de gebenin doğumda ekiple işbirliği yapabilmesini, ağrılarla baş edebilmesini ve ağrıları daha az hissetmesini sağlar. Ayrıca plasentaya (çocuğun eşi) giden kan miktarını arttırır ve günlük streslerin yenilmesine yardım eder.

Gebeliğim sırasında egzersiz yapmam doğru mu?

Gebelikte egzersiz genellikle zararlı değildir ancak bunu önce doktorunuzla konuşmanız daha doğru olacaktır. Gebelikte egzersizin etkileri konusunda bazı tereddütler olsa bile hafif egzersizin bebek üzerinde kötü etkileri olduğu gösterilmemiştir. Ayni şekilde iyi etkileri olduğu da gösterilmemiştir. Fakat hafif egzersiz kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayabilir. Eğer ciddi tıbbi bir probleminiz yoksa ve gebeliğiniz sorunsuz geçiyorsa egzersiz yapmak sizin için iyi olabilir.

Egzersiz programına nasıl başlayabilirim?

Ilk önce doktorunuzla bu durumu görüşmeniz gerekir. Bazı durumlarda egzersiz yapmak size veya bebeğinize zarar verebilir. Eğer doktorunuz da onaylarsa ağrı, nefes darlığı veya aşırı yorgunluğa sebep olmayacak bir egzersiz programına başlayabilirsiniz. Nefes darlığı, aşırı yorgunluk veya huzursuzluk hissetmeniz halinde daha hafif egzersizler yapmanız iyi olacaktır. Daha önceden düzenli olarak egzersiz yapan biri iseniz gebelikte de buna devam etmeniz kolay olacaktır. Eğer önceden düzenli olarak spor yapmıyorsanız çok hafif egzersizlerle ise başlamalısınız. Pek çok hanim gebelikte daha hafif egzersizleri tercih ederler.

Hangi çeşit egzersizler iyidir?

En rahat yapılabilecek egzersizler vücudunuzun ek ağırlık taşımasının gerekli olmadığı türden olanlardır. Yüzme ve durağan çevirme türü egzersizler bunlardandır. Yürüme ve hafif aerobik hareketler de iyi tolere edilirler. Koşmak ise gebeliğin erken dönemlerinde iyi tolere edilebilirken, daha ileri gebelik haftalarında pek çok gebe kendilerini iyi hissetmedikleri için ya koşunun dozunu azaltmak ya da tamamen kesmek zorunda kalırlar.

Nelere dikkat etmeliyim?

Ağır raket sporları gibi düşmenize veya yaralanmanıza sebep olabilecek sporlardan kaçınmalısınız. Karın bölgenize gelebilecek hafif darbeler bile gebelikte ciddi sonuçlar yaratabilir. Gebeliğin ilk üç ayından sonra sırt üstü yatarak yapacağınız egzersizlerden kaçınmalısınız. Bu bebeğinize gidecek kan miktarını azaltabilir. Uzun süreler ayakta kalmaktan da kaçınılmalıdır. Havanın sıcak olduğu dönemlerde aşırı terlemeyi önlemek amacıyla günün erken saatlerinde ya da geç saatlerinde egzersiz yapılmalıdır. Odada egzersiz yapıyorsanız ortamın iyi havalanmasına özen göstermelisiniz. Bir fan yardımıyla serinleyebilirsiniz. Susuz hissetmeseniz bile bol sıvı almak da diğer önlemler arasındadır. Dengeli beslendiğinizden emin olun. Normal olarak gebeler egzersiz yapmasalar bile günlük olarak 300 kalorilik ek besine gereksinim duyarlar.

Hangi durumlarda doktorumu aramalıyım?

Aniden başlayan veya aşırı karin ağrınız olduğunda, vaginal kanama veya lekelenmeleriniz başladığında ve egzersiz bittikten yarim saat sonra bile geçmeyen kasılmalarınız olması halinde hemen doktorunuzu aramalisiniz. Göğüs agriniz veya agir nefes darligi olmasi halinde de hemen tibbi yardim istemelisiniz.

Nefes Alma Egzersizleri:

Nefes alma egzersizleri için gebeliğin dördüncü ayından itibaren doğuma kadar günde en az bir kez 15-20 dakika ayırmak yeterlidir. Bunun için; Rahat bir yere oturup bağdaş kurabilirsiniz. Otururken kuyruk kemiğini zedelememek ve kalça, bel ağrılarını önlemek için kalçanızın altını bir yastıkla destekleyebilirsiniz. Yapılacak egzersizleri bu konuda uzman birinden öğrenebilirsiniz. Nefes egzersizini nasıl yapacaksınız? Bunun için;

Burundan nefes alıp ağızdan verin.

Dudaklarınızı hafif büzerek üfler tarzda nefesinizi verin. Üflediğiniz nefesin sesini duymalısınız.

Nefes alıp verme işlemi sırasında içinizden yavaşça dörde kadar sayın ( bu işi sizin için eşiniz de yüksek sesle yapabilir). Egzersizler ilerledikçe nefes alma kapasiteniz artacağından sayma işlemini artırabilirsiniz (beş, altı, yedi...).

Nefes alırken önce karnınızı sonra ciğerlerinizi nefesle doldurun. Karın solunumu yaparken nefesinizin karın duvarlarını gerdiğini hissedin. Karın solunumu gebelikte oluşan kabızlık sorununuzu çözmenize faydalı olur.

Nefes verirken karnınızdan dizinize kadar olan bölgedeki kasların çişinizi yapıyormuş gibi gevşemesini sağlayın.

Nefes alma egzersizleri sırasında ortam gürültüden uzak olmalı; ayrıca gözleriniz kapalı ve sadece yaptığınız işe konsantre olmalısınız.

Gevşeme Egzersizleri:

Jimnastik ve nefes egzersizleri arasında ve bitirirken mutlaka gevşeme egzersizi yapılmalıdır. Gevşeme yorulan kasların dinlenmesini, dolaşımının artması ve düzene girmesini sağlar. Bunun için;

Nefes alma ya da jimnastik egzersizinden sonra rahat bir yere uzanın.

Gözlerini kapayın.

Ayak bileğinizden, kafa derinize kadar bütün eklemlerinizi ve kaslarınızı gevşetin. Bunun için isterseniz eşiniz size komut verebilir. (Örneğin sırasıyla ayak parmaklarınızı, ayak bileğinizi, dizinizi, bacağınızı, kalçanızı, poponuzu, belinizi, omuzlarınızı, dirseğinizi, el bileğinizi, parmaklarınızı, kolunuzu, boynunuzu, ağzınızı, yanaklarınız ve kulaklarınızı, kaşlarınız ve göz kapaklarınızı, alnınızı, kafanızı gevşetin) Her noktanın gevşediğini hissedin. Gevşeme hissi uykuda olmak gibidir.

Bu işi sessiz, sakin bir ortamda, başka şeyler düşünmeden, yaptığınız işe konsantre olarak yapın.

Sonra derin bir nefes alarak gözlerinizi açın. Kendinizi dinlenmiş ve çok rahatlamış hissedeceksiniz.

Nefes alıp verme ve gevşeme sizin doğal tepkiniz haline gelinceye kadar sık sık tekrarlayın.

Boyun Hareketliliğini Koruma:

Bağdaş kurularak oturulur, baş her iki yana öne ve arkaya eğilir.. Hareket 10 kez tekrarlanır.

Boyun Arka Grup Kaslarını Germe:

Bağdaş kurularak oturulur, her iki el başın arkasında birlestirilir..ellerin yardımı ile baş göğüse degdirilir..bu pozisyonda 10 a kadar sayılır..böylece boynun arka ve üst kısmındaki kaslar gerilir..hareket 5 kez tekrarlanıir..

Göğüs Kaslarını Germe:

Bağdaş kurularak oturulur her iki el ensede birlestirilir..dirsekler geriye çekilerek göğüs kasları gerilir.. 10a kadar sayılır..hareket 5 kez tekrarlanır..

Omuz Ve Göğüs Kaslarını Güçlendirme:

Bağdaş kurulur..eller burun hizasında birleştirilir..10 a kadar sayılır..5 kez tekrarlanır.

Sırt Kaslarını Germe:

Oturularak bir omuz karşı dize değdirilmeye çalısılır..10 kadar sayılır..5 kez tekrarlanır.

Karın Ve Bacak Kaslarını Güçlendirme:

Duvara yaslanılır, bacaklar birbirinin yanında ve duvardan 25 cm uzaktadırlar..karın içeri çekilerek duvara yaslanılır..bu pozisyonda yavaşça duvarda kayılır ve dizler çömelir..sonra yavaşça doğrulunur..bu sırada nefes tutulmaz..5 kez tekrarlanır..

Karın Kaslarını Güçlendirme:

Sırtüstü yatılır..dizler kıvrılarak ayaklar yere basar..her iki el öne doğru uzanarak kürek kemikleri yerden kalkacak şekilde doğrulunur..5 e kadar sayılır..5 kez tekrarlanır.

GEBE GİYSİLERİ

Gebelik modası hiç bu kadar gelişmiş olmadı. Pasaklı iş giysileri ve geniş bluzlar giymenin zamanı geçti. Bugünkü gebe giysileri yalnızca ilginç görünüşlü ve kolay giyilen değil, aynı zamanda gebe kadınlara başka birçok parça ya da eklerle çeşitleme ve gebelik sonrasında da giyme olanağı tanıyan giysilerdir.

Gebelikte giysilerinizi hazırlarken ya da seçerken aşağıdaki önerileri dikkate almalısınız :

Karnınız hâlâ büyüme yolunda. Pantolonunuzu düğmesini iliklemediğiniz ilk günden yakınınızdaki gebelik giysileri satan mağazanın çekiciliğine kapılmayın. Giyebileceğiniz zaman görece kısa olduğundan gebelik giysileri pahalıya gelebilir. Karnınız büyüdükçe ve yalnızca gereksindiğiniz zaman, gerekli şeyleri satın alın. Her ne kadar gebe mağazalarındaki odalarda deneme olanağınız size nasıl bir gebe yastığı gerektiğini gösterebilirse de, gelecekte yükünüzün nasıl olacağını yada hangisinin sizin için rahat olacağını belirleyemez.

Kendinizi gebelik giysileriyle sınırlı saymayın. Gebe mağazasından olmasa da size uygun olanı giyinin. Gebelikte kullanmak üzere, normal giysiler satın alma (yada var olan giysilerinizi giyme) paranızı korumanın en iyi yoludur. Modelistlerin hangi mevsime özgü hazırlandıklarına bağlı olarak birçok giysi gebelikte uygun olabilir. Paranızı harcarken bu tür durumları göz önüne alırken uyanık olun. Bugün için bu giysileri sevebilseniz de, gebelikten sonra bunları giymek istemeyebilirsiniz; doğumdan sonra birçok gebelik giysisini katlayıp kaldırmak için güçlü bir istek duyulabilirsiniz.

Kişisel giyim zevkiniz siz gebeyken de geçerli olur. Normalde hazır değil de diktirilmiş şeyler giyiyorsunuz ya da rasgele giyiniyorsanız, boşuna dantelli iş giysileri olan gardırobun önünde kendi kendinize konuşmayın. Bir prenses nedimesi görünümünde olmak sizi bir iki ay çok memnun etse de, gebe giysilerinin ilk günlerindeki hışırtısı uzun sürmez, sonra giysilerinin ilk günlerdeki hışırtısı uzun sürmez, sonra giysilerin hor gördüğünüz yüzleriyle karşı karşıya kalırsınız.

Giysi ekleri (aksesuar) önemli bir yol oynar. Gebe olmadığınız zamanlarda, ekler hoş bir dokunma duyusu verir. Oysa gebelikte bunlar temel niteliktedir. Gebe kadınlar için, ilginç bir eşarptan çarpıcı bir çift küpeden, elektrik yayan iç çamaşırından hatta parlak renkli bir çift spor ayakkabısından alınan destek birçok pahalı ve moda giysilerden daha fazladır.

En önemli aksesuarlarınız, insanların göremedikleridir. Göğüsleriniz büyüdükçe eski sutyenleriniz kullanılmaz hale gelir ve üzerinize iyi oturan, destekleyici bir sutyen kullanılmaz hale gelir ve üzerinize iyi oturan destekleyici bir sutyen gebelik sırasında son derece önemlidir. İndirim olduğu bir mağazaya gidin ve kendinizi deneyimli satıcının ellerine bırakın. O size uygun sutyeni öğrenecektir. Birini yıkadığınızda diğeri giymek üzere iki sutyen alın. Bunlar da gelmeye başladığında yenilerini alırsınız.

Bu dönemde özel bir gebelik çamaşırına ihtiyaç yoktur. Alışkın değilseniz, yüksek belli külotlar pek de rahat gelmeyecektir. En iyi seçenek, belin altında kalan, alışkın olduğunuzdan daha geniş bir bikinidir. İstediğiniz renkte pamuklu iç çamaşırları da almalısınız.

Gebe bir kadının en iyi arkadaşı kocasının dolabıdır. Önceden sormak koşuluyla onun büyük gömleklerini, pantolonlarını (bel altı giymek iyi olu) alabilirsiniz.

Gebe giysilerini ödünç alabilir ya da ödünç verebilirsiniz. Giyim tarzına uymasa da size gebe giysilerini verme önerilerini kabul edin. Gerektiğinde bir bluz, tulum ya da pantolon veya bir aksesuar ödünç alabilirsiniz. Doğumdan sonra gebe giysilerini giymek istemiyorsanız, yeni gebe kalan bir arkadaşınıza bunları vermeyi önerebilirsiniz. Böylece hem siz hem de arkadaşınız paranızı korumuş olursunuz.

Serinlik önemlidir. Sıcak tutan (naylon gibi sentetik) kumaşlardan yapılmış giysiler gebeyken pek uygun olmaz. Metabolizmanız yüksek ve vücudunuz daha sıcakken, pamuklu kumaştan yapılmış giysiler daha rahat olur. Açık renkli, seyrek dokulu, geniş giysiler serin kalmanızı kolaylaştırır. Beli sıkı olmayan dizüstü şortlar pantolondan daha rahat olur. Hava soğuduğunda kat kat giyinmek idealdir. Sıcak bastığında ya da kapalı yerlere girdiğinizde bazılarını çıkarır, dışarı çıktığınızda giyersiniz.

GEBELİĞİN NASIL ANLAŞILIR?

Gebeliğin tanısını koymada kesin, muhtemel ve şüpheli bulgular vardır.

ŞÜPHELİ BULGULAR;

Adet görmeme:Düzenli adet gören sağlıklı kadınlarda beklenen adetin görülmemesi gebeliği düşündüren önemli bir bulgudur. Ancak gebeliği kesin olarak gösteren bir belirti değildir.

Bulantı ve kusma:Gebelerin yaklaşık %50-60ında görülür. 6.gebelik haftası civarında başlar ve 6-12 hafta kadar sürebilir.Bulantı ve kusma artan progesteron hormonuna bağlıdır.kusmaya bağlı aşırı derecede sıvı kaybı olursa ve bu kusmalar gebenin beslenmesini önleyecek kadar yoğun olursa gebenin hastaneye yatırılarak tedavi görmesi gerekebilir

Meme değişiklikleri:Memede şişkinlik, dolgunluk olur ve meme başı koyulaşır.Memeler hassaslaşır.

İdrar yolu bulguları:Büyüyen rahimin idrar kesesine bası yapmasına bağlı olarak sık idrara çıkma görülür.

Karında çizgilenmeler olur.

Yüzde kelebek tarzı renklenme olur.

Gebelikte psikosomatik bulgular olabilir. Uykuya eğilim ,sinirlilik,isteksizlik görülebilir.

Vajinada kan akımı artışına bağlı mavi kırmızımtrak renk değişiklikleri görülebilir.

İştah değişiklikleri:gebeliğin klasik özelliklerindendir. Aşerme görülebilir.

OLASI BULGULAR

1-Karında büyüme:12.gebelik haftasından sonra rahim pelvis kemiği dışına çıkarak karında büyümeye neden olur.

2-Rahim değişiklikleri: Muayenede rahim yumuşak ve büyümüştür. Rahim ağzı yumuşak ve kanlanması artmıştır.

3-Yalancı doğum eylemi kasılmaları: Genellikle 28.gebelik haftasından sonra başlar ve düzenli olarak artarlar. Gerçek doğum eylemi kasılmalar buna göre daha sıktır.

4-Hormonal testler: Anne kanında ve idrarda hCG hormonu saptanmasına dayanır.

KESİN BULGULAR

1-Çocuk kısımlarının elle hissedilmesi: Gebeliğin ancak 2.yarısında çocuk kısımları elle hissedilebilir.

2-Çocuk hareketlerinin görülmesi ve hissedilmesi: 5.gebelik ayından itibaren çocuk hareketleri görülüp hissedilebilir.

3-Gebeliğin röntgen ile teşhisi: 4.gebelik ayından sonra bebeğin oluşmaya başlayan kemik yapısı röntgen ile görülebilir. Günümüzde ultrason ve diğer metodlar artık gebeliğin röntgenle teşhisini olumsuz hale sokmuştur.

4-Gebelik testleri: Günümüzde kullanılan,idrarda veya kanda bakılan ve gebelik hormonu olan hCG'yi gösteren testler oldukça faydalıdır. İdrar testleri gebeliğin rahim'e yerleştiği günden 1 hafta sonra pozitif (+) olabilir.

5-Ultrason: Günümüzde gebeliğin tanısında, bebeğin gelişiminin değerlendirilmesinde ve bebekle ilgili problemlerin tanısında ultrason altın bir anahtardır. Ultrason ile rahim içinde gebelik kesesi 5-6. haftalarda , kalp atımları ise 7-8.haftadan itibaren görülür. Vajinal ultrason ile daha erken daha doğru sonuçlar alınabilir. Çocuk kalp sesleri basit el aletleriyle ancak 18-20. gebelik haftasında duyulabilir.

GEBELİK MUAYENESİ!

Gebelik muayenesinde amaç istenenler gebeliğin annenin sağlığını bozmadan sağlıklı bir bebeğin doğumu ile sonlanmasını sağlamaktır. normal gebelik son adet tarihinden sonra ortalama 280 gün veya 40 hafta sürer.

GEBELİK SÜREÇLERİ NELERDİR?

Gebelik klasik olarak 13-14 er haftalık 3 dönemde izlenir. Her döneme trimestır denir.

0-14 hafta=1'nci trimestır

15-28 hafta=2'nci trimestır

29-42 hafta=3'nçü trimestır

DÜZENLİ YAPILACAK TESTLER

1nci Muayene

* Gebeliğin tanısı ve görüntülenmesi

* Kan sayımı

* İdrar testleri

* Kan grubu saptanması ve kan uyuşmazlığının saptanması

* Hepatit,bel soğukluğu ve kızamıkçık enfeksiyonları için tarama

* Vajenden örnek alınması

2nci Muayene

* Bu muayene 3 aylık iken yapılmalı

* 11-12. haftalarda bebeğin ense kalınlığına ultrasonografi ile bakılır

* Gereğinde bebeğin doğumsal hastalıklarını saptamaya yönelik testler yapılır

* Gereğinde bebek alınabilir

3üncü Muayene

* 15-16ncı haftalarda 3'lü tarama testi yapılır.

* Ayrıca gerekli ise gebelik kesesi içinde su alınarak doğumsal hastalılar saptanabilir

4üncü Muayene

* 18-20nci haftalarda ultrasonografi ile doğumsal hastalıklar saptanabilir

* Gereğinde bebeğin kan örneklemesi yapılır.(kordosentez)

5inci Muayene

* 26-28nci haftalarda oral glukoz tarama testi ile şeker hastalığı saptanabilir.

* Kan uyuşmazlığı için aşılama yapılır

* Kan sayımı yapılır.

6ncı Muayene

* 32-36ncı haftada bebeğin gelişimi ve gebelik kesesi içindeki pozisyonu incelenir.

Bunların yanı sıra her muayenede; Tam kan, nabız, kilo artışı, ultrasound ile gerekli ölçümler ve vücutta oluşacak şişliklere bakılır.

DÜZENLİ MUAYENE SIKLIĞI NE OLMALIDIR?

Muayene sıklığı ilk 28 hafta için 4 haftada bir, 28-36'ncıhaftalar arasında 2 haftada bir 36'ncı haftadan sonra ise haftada bir kez yapılır. Aynı zamanda her ay idrar tetkikleri, 2 ayda bir ise kan ölçümleri yapılmalıdır.

İLAÇ KULLANMAK

İster reçeteli ister reçetesiz olsun, hiç bir ilaç insanların %100’ü için her zaman %100 güvenilir değildir ve gebeyken her ilaç aldığınızda iki kişiyi riske attığınızı ve bunların birinin pek kolay incinir olduğunu unutmayın. Bazı ilaçların özellikle gelişmekte olan bebek için tehlikeli olduğu gösterilmiştir ama pek çok ilaç da gebelik boyunca korkusuzca kullanılabilir. Öyle durumlar vardır ki ilaçlar yaşam ve/veya sağlık için mutlaka gereklidir ve kullanılmalıdır. Gebelik sırasında belli bir ilacı beli bir zamanda alıp almamanız, ilacın taşıdığı riskleri ve sağlayacağı yararları tartarak sizin ve hekiminizin birlikte karar vermeniz gereken bir şeydir. Kural şudur: ilacı sadece hekim tavsiyesiyle ve mutlaka gerekli olduğu zaman alın.

Belirli bir durumda hangi ilacı alabileceğiniz, gebelikte güvenilir ilaçlar konusunda elde edeceğiniz en yeni bilgiye bağlıdır. Güvenilir, muhtemelen güvenilir, muhtemelen güvenilmez ve kesinlikle güvenilmez şeklindeki ölçütler yardımcı olabilir ama bunların çoğu kullanıldığı zaman bile eskimiştir ve güvenilir değildirler. Prospektüslerin ve etiketlerin kullanımı sınırlıdır, ancak ürün güvenilir olsa bile hekim tavsiyesi olmadan gebelikte kullanmamanız için sizi uyaracaktır. Sizin için en iyi bilgi kaynağı bu konuda bilgisi olan bir hekim (her hekim gebelikte güvenli ilaç kullanımı ile ilgili değildir) olacaktır.

Reçete dışı ilacın gebelikte kullanımının güvenilir olduğundan eminseniz, bebeğinize bir şekilde zarar verir düşüncesiyle almakta tereddüt etmeyin. Zarar vermeyecektir, ama tedaviyi geciktirmek zarar verebilir.

Gebelik süresince herhangi bir ilaç kullanmanız gerekirse yararını arttırmak ve riskini azaltmak için şu sırayı izleyin:

Hekiminizle görüşerek ilacı en küçük dozlarda mümkün olduğunca kısa süreli kullanın.

İlacı size en yararlı olacağı zaman alın. Örneğin soğuk algınlığı ilacını gece almak gibi, böylece uyumanıza da yardımcı olacaktır.

Prospektüsteki veya hakimin verdiği yönergelere dikkatle uyun. Bazı ilaçlar aç karnına, bazıları yemek ya da sütle alınmalıdır. Hekiminizin bir talimatı yoksa, o zaman özelliklerini eczacınıza sorun. İlaç dışı çareleri araştırın ve onları ilaç tedavisini destekleyici olarak kullanın. Örneğin alerji yapabilecek şeyleri mümkün olduğunca evinizden çıkarın, Böylece hekiminizin izin yazdığı antihistaminik miktarı da azaltılabilir.

Kapsül ya da tablet içtiğinizde rahat yutabilmeniz için ardından bir dolu bardak su için. Böylece yapmanız ilacın midede erimesini ve emilmesini kolaylaştıracaktır. İlacı yatarken içmeyin, ayakta ya da oturarak içerseniz yemek borusundan geçişi daha kolay olacaktır.

İŞ HAYATI

İŞE GİTMEYİ SÜRDÜRÜYORSANIZ

Anne adayının çalıştığı işin doğmamış bebeği nasıl etkilediği sorusu özellikle bunca gebe kadının çalışmakta olduğu günümüzde önemli bir sorudur. Ne yazık ki bunun kesin bir yanıtı yok. Hepimiz işinden doğruca doğum yapmaya giden ve çok sağlıklı bebekler doğuran kadınlar tanırız. Zorlu bir alanda ihtisas yapan gebe hekimler üzerinde yapılan bir çalışma, haftada 65 saat ayakta kalan bu kadınlardaki gebelik komplikasyonlarının erkek meslektaşlarının çok daha hafif çalışan eşlerininkinden farklı olmadığını gösterdi. Buna karşın, diğer çalışmalar gebeliğin ikinci yarısında sürekli gergin bir işte çalışmanın veya uzun süre ayakta kalmanın annede yüksek kan bancı riskini arttırabileceğini ve plasentaya zarar vererek düşük doğum ağırlıklı bebeklerin doğumuna neden olabileceğini öne sürüyorlar. Bazı çalışmalar, evde bakacak başka çocukları da olan gebe kadınlar için 28. haftadan sonra işe devam etmenin komplikasyon riskini artırdığını göstermekte.

İşte ayakta durması gereken kadınlar satıcılar, aşçılar, polisler, garsonlar, hekimler, hemşireler vb. 28. haftadan sonra çalışmalı mı? Açık ki, bu soruya kesin bir yanıt vermek için daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. Amerikan Tip Birliği, günde dört saatten fazla ayakta kalması gereken kadınların 24. haftadan sonra, ve her bir saatin yarım saatinde ayakta kalması gereken kadınların, 32. haftadan sonra işi bırakmalarını öneriyor. Ancak, bir çok hekim bunun çok katı olduğunu düşünüyor ve kendini iyi hisseden kadınların daha uzun çalışmalarına izin veriyorlar. Bununla birlikte, doğuruncaya kadar işi sürdürmek iyi bir fikir olmayabilir, çünkü bebeğe gelebileceği varsayılan zararların ötesinde, annede sırt ağrısı, varisler ve basur gibi gebelik komplikasyonları da artacaktır.

Araştırmalar, gebeliği sırasında çok az kilo alan zayıf kadınların dışarıda çalışmaları durumunda küçük bebek doğurma olasılığının daha yüksek olduğunu, bu nedenle de böyle zayıf kadınların gerçekten yeterli kiloyu alamıyorlarsa (kilo almak bu sorunun çözümü olabilir), mümkünse geçici olarak işii bırakmalarının, ya da en azından çalışma saatlerini azaltmanın iyi bir fikir olacağını gösteriyor.

Bazı uzmanlar, kadınların ağır kaldırma, çekme, itme, tırmanma (merdiven, direk vs.) ya da eğilme gibi hareketler gerektiren işleri, iş yoğunsa 20. haftadan, daha az yoğunsa 28. haftadan sonra bırakmalarını öneriyorlar. Sık sık vardiya değişimi gerektiren (iştah ve uyku düzenini bozan ve yorgunluğu artıran) işleri; baş ağrısı, sırt ağrısı veya yorgunluk gibi gebelik komplikasyonlarını azdıran işleri; ya da düşme veya kaza riskini artıran işleri daha erken dönemde bırakmak da iyi bir fikir olabilir.

Diğer yandan, olasılıkla bebeğinize bir zarar gelmeden,: aşırı gerilimli olmayan sakin bir iş sizin için aslında evde süpürgeyle başbaşa kalmaktan daha az stresli olabilir. İş sırasında veya iş dışında günde masa başı bir işten doğumhaneye gidebilirsiniz bir iki saat yürümek zararlı değil aksine yararlı olabilir (yürürken ağır bir yük taşımamanız koşuluyla).

İşinizi ne zamana kadar sürdürürseniz sürdürün, gebelik sırasında bedensel iş gerginliğini azaltmanın yolları vardır:

Korseli çorap giyin.

Uzun süre ayakta kalıyorsanız, sırtınıza yüklenen basıncı azaltmak için bir ayağınız alçak bir taburenin üzerinde, diziniz bükülmüş olarak durun.

Sık sık mola verin. Oturuyorsanız ayağa kalkın ve gezinin; ayakta kalmışsanız oturun ve ayaklarınızı yukarı kaldırın. Özellikle sırtınız ve bacaklarınız için gerinme egzersizleri yapın.

Çalışmadığınız zamanlarda bol bol dinlenin; koşu, tenis, dağcılık gibi zorlu etkinliklerinizi azaltın. İşiniz ne kadar ağırsa diğer etkinlikleri azaltma gereği de o kadar artar.

Öğle tatilinde mümkünse sol yana yatarak dinlenin. Geceleri solunuza yatın.

Mümkün olduğunda masanızda bacaklarınızı yukarıda tutun (bir tabure veya kutu üzerinde).

Bedeninizin sesini dinleyin. Kendinizi yorgun hissediyorsanız hızınızı azaltın; bitkinseniz eve erken gidin.

Sigara dumanı olan yerlerden uzak durun; duman bebeğiniz için kötü olmasının yanı sıra yorgunluğunuzu da artırabilir.

Aşırı sıcak veya soğuktan kaçının.

Zararlı duman ve kimyasal maddelerden uzak durun.

Bir şey kaldırmanız gerektiğinde sırtınıza zarar vermemek için uygun şekilde kaldırın ve normalde kaldırdığınız ağırlığı en az %25 azaltın.

En az iki saatte bir mesanenizi boşaltın.

İşiniz ayakta durmanızı veya yürümenizi gerektiriyorsa, mümkünse çalışma saatlerinizi azaltın ve ayaklarınız yukarıya gelecek şekilde dinlenme veya uyku saatlerinizi artırın.

Hiçbir işin bebeğiniz kadar önemli olmadığını unutmayın. Başka işlerin her gün her öğün yemek yemenizi aksatmasına izin vermeyin. (İşyerinizde de atıştırmak için bol miktarda besleyici gıdalar bulundurun veya her gün taze yiyecekler getirin.)

İŞYERİNİZDEKİ TEHLİKELER

Çalışılan işin kadınların ve erkeklerin doğurganlık kapasitesine ve anne karnındaki bebeğe olabilecek zararlı etkisi henüz yeni keşfedildi ve belirlendi. Kesin yanıtlar henüz ortada yoktur. Bu yönde kesin bir yanıt ancak, evresel etmen ile gebeliğin gidişi arasında neden sonuç ilişkisi kurulduğunda verilebilir. Hepsinden önce bir kadının yaşadığı bütün olası risk etmenleri arasında ayrım yapmak ya da istemeyen bir sonucun nedeninin genetik bir kaza olup olmadığını kanıtlamak zordur. İkincisi , hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda ilginç sonuçlar uygulanıp uygulanmayacağını, insanlar üzerinde deney yapılmayacağından kesin olarak belirleme olanağı yoktur.

Bu nedenle insanlar üzerindeki etki yalnızca epidemiyolojik çalışmalardan çıkarılabilir. Bu iki şekilde yapılabilir. Belli maddelere maruz kalmış çok sayıda kadında bir ya da birden çok gebelik sonlanmasında (düşük, doğumsal kusur vb.) artış olması ya da gebeliğe sorun yaşayan daha az sayıda kadının, tümünde ortak olan bir risk faktörü yönünden araştırılması . Her iki yöntemle de çalışmalar bize kesin yanıtlar değil, ip uçları verebilir.

Şu an kesin bildiğimiz şey bazı işyerlerinin (kimya fabrikası, röntgen bölümleri) gebe kadınlara zararlı olduğudur. Diğer işlerin güvenli olup olmadığını saptayacak yeterli araştırma olmadığından bunlar gri (belirsiz) bölgede yer alır. İşyerlerinin çoğunda işin potansiyel zararına ilişkin kaygıların çoğu yersizdir.

Aşağıdaki bilgiler bazı işlerin gebelik sırasında güvenliği konusunda bilinen ve bilinmeyenlere ilişkin kısa bir özettir :

Büro İşi :

Doğurganlık çağındaki kadınları bekleyen en tartışmalı potansiyel tehlikeli iş olan video ya da bilgisayar ekranı (VDT: Video Display Terminal). VDT ler medya ve kamuoyunun 1980’lerin başından beri gebelik sorunlarıyla ilişkisi üzerine bildiriler yaygınlaşmaya başladıktan sonra üzerinde durduğu bir konudur. Böyle bir izlenim edinilmesine karşın, hiçbir çalışma, VDT’lerin yaydığı düşük düzey radyasyonla (güneş ışığındakinde göre daha düşüktür) düşükler arasındaki kesin ilişkiyi kanıtlamayı başaramamıştır. En son çalışmalardan birinde VDT kullanılan kadınlar arasındaki düşük oranının kullanılmayanlardan fazla olmadığı gösterilmiştir. Bir çalışma haftada 20 saat ya da daha fazla süreyle VDT önünde çalışan kadınlar arasında düşük sayısın da artış olduğunu göstermiştir, ama uzmanlar başka etmenlerin sorumlu olduğunu düşünmüştür. VDT kullananlardaki doğumsal kusurlar radyosuna bağlı olması beklenebilen türde değildir, bu nedenle araştırmacılar bunların VDT kullanımına bağlı olmadığı sonucuna varılmışlardır.

Kuşkusuz daha büyük ölçekli çalışmalara gerek vardır ve bu yapıldığında VDT’lerin temize çıkması büyük bir olasılıktır. Bu arada paniğe kapılmak gereksizdir. Araştırmacılara göre iş yerinizde vaktinizin büyük bir kısmını terminalin önünde oturarak geçerseniz de, işinizi değiştirmenin anlamı yoktur. Eğer yeryüzündeki tüm güvenceler sizi VDT önünde otururken rahatsız olmaktan koruyamayacaksa ve olası riskleri en aza indirecek somut adımlar atmak sizi rahatlatacaksa dikkate alın.

Haftada 20 saat ya da daha az VDT kullanılan gebe kadınlar arasında gebeliğin seyrine ilişkin sorun saptanmamıştır. Ekranın önünde geçirilen saatleri bu rakamın altına indirmek geçici olarak teorik bir riski bile ortadan kaldıracaktır.

Eğer negatif etkilerden radyasyon sorumluysa başka bir terminalin arkasında oturmak (çünkü arkasından daha fazla radyasyon yayar) kendinizinkinin önünde oturmaktan daha tehlikelidir. Eğer sizin masanı başka VDT’lere göre ideal duruşta değilse, yerini ya da masanızı geçici olarak değiştirip değiştirmeyeceğinizi ya da araya engel koyup koymayacağınızı araştırın.

Bazı uzmanlar koruyucu bir önlük giymenin ya da ekranın önünde topraklanan filtrelere kullanmanın iyonize radyasyona karşı koruma sağladığını düşünür, bazıları da bu önlemleri etkisiz bulur. Bu seçeneği doktorunuzla tartışın.

VDT’lerin düşüğe yol açtığına ilişkin sağlam kanıt olmamasına karşın, boyun, göz, bilek, kol ve sırt ağrısı, baş dönmesi ve baş ağrısına yol açtığına ki bunların hepsi gebeliğin normal rahatsızlıklardandır veri vardır. Bu belirtileri azaltmak için :

Sürekli oturmayın, sık sık mola verin, tuvalete doğru hızlı bir yürüyüşün bile yararı olur.

Terminalin önünde otururken, gerilme ve/veya gevşeme alıştırmalar yapın.

Belinizi destekleyen, yastıkları ayarlanan bir sandalye kullanın. Klavye ve monitörün yüksekliğini, rahat edeceğiniz şekilde ayarlayın,

Kullandığınız gözlüklerin VDT kullanımına uygun olup olmadığını kontrol ettirin.

Sağlıkla İlgili İşler :

İlk hastanın bakımını yapan ilk hekimden bu yana sağlık çalışanları (hekimler, diş hekimleri, veterinerler, hemşireler, laboratuvar ve röntgen teknisyenleri) başkalarının yaşamını kurtarmak ve iyileştirmek için, kendileri risk alırlar. Bunların bazıları işin kaçınılmaz bir parçası olmasına parçası olmasına karşın, sağlık çalışanlarının özellikle gebe olanların kendilerini olabildiğince korumaları gerekir. Potansiyel riskler arasında anestezik gazlar (ameliyathanede gaz kaçağı ya da uyandırma odasında soluk havasından ); sterilizasyonda kullanılan bazı kimyasal maddeler, (etilen oksit, formaldehit), iyonizan radyasyon (tanı ya da tedavide kullanılan), enfeksiyonlar (hepatit B, AIDS) sayılabilir. Maruz kaldığımız belirli risklere göre önlemler almanız ya da bir süre için daha güvenli bir bölüme geçmeniz önerilir.

Fabrikada Çalışma:

Bir fabrikadaki durumun durumun ne kadar güvenli olduğu ne imal edildiğine ve bir ölçüde çalışanların ne kadar ilkeli olduklarına bağlıdır.Gebe kadınların kaçınması gereken maddeleri gösteren listeler vardır.Bu maddeler arasında alkolizan ajanlar, arsenik, benzen, karbonmonoksit, klorlu hidrokarbonlar, dimetil sülfoksit organik civa bileşikleri, kurşun, lityum, aliminyum, etilen oksit, dioksin ve difenil poliklorür vardır. Güvenlik protokollerine uyulduğunda bu zehirli maddelere maruz kalmakta kaçınılabilir.Sendikanız yada iş kolu örgütünüz korunup korunmadığınız konusunda size yardımcı olur.

Hava Ulaşımı Çalışanları:

Kısa bir süre önce, havayolu çalışanlarının, pilotların(yada çok sık uçak yolculuğu yapanların) çok yüksekte uçtuklarından güneşten gelen radyasyona fazla miktarda maruz kaldıkları ileri sürüldü. Radyasyon kutuplara doğru daha yoğun ekvatorda azdır.Bu nedenle risk çok azdır. Zamanının çoğunda,uzun mesafe,özellikle kutuplara daha yakın bölgelere uçanların gebelikleri sırasında daha az yüksek ve daha kısa rotalarıtercih etmesi uygundur. Gebe olduğunuzu fark etmeden önceki uçuşlarınız için kaygılanıyorsanız bunu hekiminizle konuşa bilirsiniz. Rahatladığınızı göreceksiniz.

Bedensel Olarak Yorucu İşler:

Ağır kaldırma,bedensel çaba,uzun süre yada sürekli ayakta kalmayı gerektiren işler, bir ölçüde erken doğum yada ölü doğum riskini artırır. Böyle bir işiniz varsa doğum sonrası dek daha az yorucu bir konuma geçmeyi yeğlemelisiniz.

Başka İşler:

Küçük çocuklarla teması olan öğretmen veya sosyal görevliler kızamıkçık gibi potansiyel tehlikelerle karşılaşabilirler. Hayvan bakıcıları yada kasaplar,et eksperleri veterinerler toksoplazma riski altındadır.(Annenin zaten bağışıklığı varsa,bebek tehlike altında değildir.)Çamaşırhane çalışanlarının da çeşitli enfeksiyonlara yakalanma riski vardır. Enfeksiyon riski olan bir yerde çalışıyorsanız bağışık olup olmadığınızı kontrol ettirin,eldiven yada maske kullanmak gibi gerekli önlemleri alın.

Ressamlar, fotoğrafçılar, kimyagerler, kozmetikçiler, kuru temizlemeciler, tarım çalışanları vb. çalışırken potansiyel olarak zararlı kimyasal maddelere maruz kalırlar. Herhangi bir kuşkulu madde ile çalışıyorsanız bazı durumlarda işin o kimyasal maddeyi kullanmayı gerektiren kısmını yapmaktan kaçınmayı da içeren uygun önlemleri almalısınız. Şimdiye dek maruz kaldıklarınız için kaygılanmayın, çünkü çoğu zaman annede hastalığa yol açacak kadar yoğun olmayan karşılaşmalar nadiren bebekte zarara yol açar.

KAFEİN

Kafein (kahve, çay, kola gibi içeceklerde bulunur) plasentedan geçer ve bebek kan dolaşımına girer. Hayvan deneyleri kafeinin gelişmekte olan bebeğe çeşitli zararlı etkilerini gösterdiği halde, son zamanlara kadar insanlar üzerinde başka bir etkisi gösterilemedi. Ama en son çalışmalardan biri, 1,5-2 fincan kahvenin eşdeğeri kafeinin düşük riskini iki katına çıkardığı izlenimini vermektedir. Elimizdeki bilgiler artana kadar, gününüze bir iki fincan kahve içmeden başlamanız akıllıca olacaktır.

Kafeinli kahve, çay ya da kolayı bırakmanız için ek nedenler vardır. Hepsinden önce kafeinin idrar söktürücü etkisi vardır, anne ve bebek sağlığı için gerekli olan sıvı ve kalsiyumu bedenden uzaklaştırır. Sık sık idrara gitme sorununuz varsa, kafein bunu artıracaktır. İkincisi kahve ve çay özellikle krema ve şekerle içildiyse, tıkayıcıdır ve gereksiniminiz olan besleyici gıdalara olan iştahınızı azaltabilir. Kola yalnız tıkayıcı değildir, ayni zamanda bazı kimyasal maddeler ve gereksiz şeker içerir. Üçüncüsü kafein gebelikteki normal duygu durumu dalgalanmalarını artırıp, yeterince dinlenmenizi engelleyebilir. Dördüncüsü kafein sizin ve bebeğinizin gereksinimi olan demirin emilmesini engelleyebilir. Beşincisi araştırmalara göre aşırı kafein tüketimi geçici anormal kalp atımı, hızlı soluk alma, yeni doğanda titremeler ve ileriki yaşamında daha sonra şeker hastalığı gelişimiyle sonuçlanabilir. Son olarak gebeliğin erken döneminde kahveden aldıkları tadı kaybeden pek çok kadının olması, doğanın gebe kadınları uygun olmayan maddelerden koruduğunu düşündürmektedir.

Kafein Alışkan1ığınızdan Nasıl Kurtulursunuz? İlk adım, bırakmak için motivasyonunuzu bulmaktır. Bu gebelikte kolaydır çünkü amaç bebeğinizin yaşama olabildiğince sağlıklı başlamasını sağlamaktır. İkincisi kafeine niçin düşkün olduğunuzu belirlemek ve bu ihtiyacınızı gidermek için yerine koyacağınız güvenli içecekleri saptamaktır. Eğer kahvenin ya da çayın tadını seviyorsanız ve sıcak bir içecek sizi çekiyorsa kafeini alınmış olanları seçebilirsiniz (ama sütün, portakal suyunun ya da başka besleyici içeceklerin yerini almasına izin vermeden). Kolayı tadı için içiyorsanız. ara sıra kafeinsiz hafif içecekler içebilirsiniz. Ama gebelik diyetinde hafif içeceklerin yeri yoktur, onun yerine %100 (tatlandırılmamış) meyve sularını içebilirsiniz. Eğer serinlemek için içiyorsanız meyve suları, soda ya da suyun koladan daha serinletici olduğunu göreceksiniz. Kafeinin uyarıcılığına gereksinimi varsa, daha doğal, daha uzun etkili uyarıyı alıştırma ve iyi besinlerden özellikle karmaşık karbonhidratlar ve proteinden ya da sizi canlandıracak bir şey yapmaktan, dans etmek, koşmak da sevişmekten alabilirsiniz. Kafeini bıraktıktan sonra kuşkusuz birkaç gün kendinizi kötü hissedecek, daha sonra her zamankinden iyi hissedeceksiniz. (Ama elbette erken gebelikte görülen normal yorgunluğunuz devam edecektir).

Eğer sadece bir şey yapmak için kahve, çay ya da kola içiyorsanız, bebeğiniz için iyi olan başka bir şey yapın. Ona bir hırka örün, yürüyüşe gidin ya da bir bebek karyolası bakmak için mağazaları gezin, akşam yemeği için sebze ayıklayın. Eğer kafeinli içecekleri günlük alışkanlığınızın bir parçası olarak kahve molası, gazete okurken ya da televizyon seyrederken içiyorsanız, o alışkanlığınızın yerini ve ona eşlik eden içeceği değiştirin.

Kafeinden yoksunluk belirtilerini azaltmak. Kahve, çay ve kola tiryakilerinin çok iyi bildiği gibi, kafeini bırakmaya karar vermek bir şey, bunu yapmak başka bir şeydir. Kafein tiryakilik yapan bir maddedir, aniden bırakanlarda baş ağrısı, sinirlilik yorgunluk ve uyuşukluk gibi yoksunluk belirtikleri olur. Bu nedenle kafeini yavaş yavaş kesmek ve bir kaç günde güvenli düzey olan iki fincana indirmek daha iyi bir fikirdir. İki fincana alıştıktan sonra günlük miktarı her seferinde dörtte bir fincan azaltarak bir fincana inip, en sonunda hiç içmemeyi başarabilirsiniz. Ya da yoksunluk döneminde yarı kafeinli yarı kafeinsiz karışım hazırlayarak, yavaş yavaş fincanınızı kafeinsiz kahveyle doldurmayı sürdürebilirsiniz. Espresso sevenler bile kafeinlisi kadar lezzetli olan kafeinsiz espressoyla kendilerini yatıştırabilirler.

Şu önerileri dikkate alırsanız yoksunluk belirtileri daha az rahatsızlık verici ve başa çıkılması daha kolay olacaktır.

Kan şekerinizin ve bu yüzden enerji düzeyinizin düşmesine fırsat vermeyin. Protein ve karmaşık karbonhidratlardan zengin besinleri küçük porsiyonlar halinde sık sık yiyin.

Her gün açık havada alıştırma yapın.

Uykunuzu alın, bu kafeinsiz daha kolay olacaktır. Eğer tümüyle kafeinsiz hayatın size göre olmadığına karar verirseniz umutsuzluğa kapılmayın. Günde 1 ya da 2 fincan kafeinli içeceğin sorun yaratmadığı kanıtlanmıştır.

KİLO ALMA

Çoğu kadın ilk haftalarda haftada yarım kg. kadar ağırlık artışından kaygı duyarken kimisi ise de sabah bulantı ve kusmaları nedeniyle kilo kaybeder. Neyse ki doğa böyle ilk üç ayda rahat yemek yiyemeyen anneleri korur. Bu dönemde bebeğin gereksinimi çok fazla değildir, bu dönemde kilo almayışınız bebeğe zarar vermez. Ancak bu dönemden sonra kilo almayışınız, bebeğin besinlere gereksinimi artacağından önemli ölçüde etkilidir.

Bu dönemde endişe etmeyin ama yemek yiyin. Ancak kilonuzun belli oranlarda artması gerektiğini de unutmayarak (8 ay boyunca haftada 450-500g) düzenli tartılmaya başlayın. Kilo alma güçlüğü sürüyorsa yüksek kalori yiyecekler yiyin. Hergün biraz daha çok yemeye başlayın ve yediklerinize biraz kahvaltılık ekleyin. Ama kilo almak için diyetinize abur cubur eklemeyin. Bunun bebeğinize bir yararı olmaz ama sizin ölçülerinizi genişletir.

Fazla kilo aldığınızı farkettiyseniz bilin ki olmanız gereken ölçüye dönemezsiniz, en azından doğumdan sonraki döneme dek. Bu kilolarınızı sonraki üç ayda almanız gereken kiloların yerine de koyamazsınız. Bebeğinizin özellikle sonraki aylarda sürekli kalori ve besine gereksinimi vardır. Şimdi fazla kilolarınız olduğu için kalori almayı kesemezsiniz. Gebelik sırasında kilo vermek ya da kilo almayı sürdürmek için perhiz yapmak uygun değildir ve özellikle bebeğin gelişmesinde ileri derecede önemli olan ikinci ve üçüncü aylarda tehlikelidir.

Aldığınız fazla kiloları vermek için bir şey yapamazsınız da, bundan sonra daha aşırı bir kilo almayı önlemek için yapabileceğiniz çok şey var. Bazı kadınlar bulantı kusmalarını önlemek amacıyla tatlı yiyecekler yedikleri için kilo alırlar. Sorununuz buysa, diyetinizi yavaş yavaş çeşitleyerek iştahınızı normale döndürebilirsiniz. Bazı kadınlar ilk üç ayda gebe kadınların çok yemesi gerektiğini düşündüklerinden kilo alırlar. Neden böyle yapmamak gerektiğini, bebeğinizin sağlığı için 30 kilo almadan nasıl yiyebileceğinizi öğrenmek amacıyla Beslenme bölümünü gözden geçirin. Doğum sonrasında kolaylıkla eski kilonuza dönebilmeniz için, olabildiğince yüksek kaliteli yiyecekler yiyerek etkili bir biçimde kilo almalısınız.

Toplam artış. Her ne kadar bir zamanlar. 6.5-7 kg. alımının normal olduğu söylenmekte idiyse de artık bunun geçerli olmadığı bilinmektedir. 9.5-10 kg’dan az kilo almış annelerin bebeklerin düşük doğum kilolu olma olasılıları fazladır.

Bunun yanında gebe kadınların kalplerini ya da ruhlarını sıkıştıran başka sorunlar, fazla kilo almanın da getirdiği bazı riskler vardır; Bebeğin değerlendirmesinin ve ölçülmesinin güçleşmesi; kasların fazla gerilmesine bağlı sırt ağrısı, artmış yorgunluk ve varisler; vajinal doğumun güçleşmesi, gerekiyorsa sezaryen yapıldıktan sonraki komplikasyonların fazla olması; doğum sonrası kilo vermenin güç olması gibi .

Her ne kadar fazla kilo alan annenin iri bebeği olacak inancı yaygınsa da annenin aldığı kiloyla, bebeğin kilosu birbiriyle ilişkili değildir. 18 kilo almış bir anne 2 kilo 750 gr’lık bebek doğurabileceği gibi , 10 kilo alan bir anne de 3 kilo 650 gram bir bebek doğurabilir. Kilo almada önemli olan şey yenilenlerin miktarlarından çok niteliğidir.

Ortalama biri için gebelikte en ideal kilo alımı 11.5-16 kg.’dır. ince kemikli bir kadın alt sınıra yakın, kalın kemikli bir kadınsa üst sınıra yakın 3 kilo 750 gramı bebeğin, geri kalanı plasenta, memeler, sıvı ve başka ek dokularıdır. Doğumdan sonra anne hızla gebelik öncesi kilosuna dönebilir.

Ancak bu formül ihtiyaçlarına göre kadından kadına değişecektir. Gebelik öncesinde çok zayıf olan birinin ilk üçayda daha fazla kilo alması ve böylece ikici üçaya girerken ideal kiloya ulaşması ya da yaklaşması ve bütün bunların sonunda 12-16 kg. alınması gerekir. Gebelik öncesinde normal kilosunun % 10 ya da % 20 üstünde olan biri daha kısıtlı yemelidir, ancak aldığı kilo 6.5 kg.’dan az olmalıdır. İyi kalite besinle beslenmeli ve hekim denetiminde olmalıdır. Gebelik hiçbir koşulda kilo vermek için uygun değildir, çünkü bebek annenin yağ depolarıyla beslenmez. Bunlar bebek için nir kalori kaynağı olabilir, ama besleyici olmaz.

Birden fazla bebek taşıyan anneler, hekimlerinin önerileriyle belirlenecek hedefe uygun olarak daha fazla kilo alımına gereksinim duyarlar. Ama bu ikizler için iki kat, üçüzler için üç kat değildir; ikizler için ortalama 16-20 kg. Daha çok bebek olduğunda daha fazladır.

Artış oranı. Gebe bir kadın ilk üçayda ortalama 1,2-1,6 kg. ikinci üçayda ise 5,5-6,5 kg. almaktadır. Kilo alımı 8. ve 9. aylarda bu haftada 450 g. olacak şekilde olmalı, son ayda ise toplam 450-900g. alınmalıdır.

Kilosunu sürekli kontrol eden bir kadının bu formüle tam olarak uyduğu çok enderdir. Bir hafta 200 g.'lık sonraki hafta 650 g.'lık kilo alma şeklinde oynamalar iyidir. Fakat her gebe kadının en büyük hedefi kilo artışını mümkün olduğunca düzenli tutmaya çalışmak ve ani alıp-vermeleri engellemektir. Eğer 4.-8. aylar arasında iki haftadan daha fazla süre hiç kilo almadıysanız, ya da ikinci üç ayda haftada 1,2 kg.'dan fazla aldıysanız, veya üçüncü üç ayda bir haftada 900 g.'dan fazla aldıysanız (eğer fazla tuz alımına bağlı olmadığından eminseniz ) hekiminizle bu konuları görüşmelisiniz.

Eğer ciddi biçimde planlanandan fazla kilo aldığınızı fark ederseniz (örneğin ilk üç ayda 1,2-1,6 yerine 6,5 kg., ikinci üç ayda 5,5 kg. yerine 9 kg.) bebeğinize zarar gelmeyecek biçimde dikkat edin. Hekiminizle konuşarak yeni hedeflerinizi belirleyin. (Halen almış olduğunuz kiloyu ve almanız gerekenleri hesaba katın). Unutmayın ki bebeğinizin gebelik boyunca düzenli olarak besine gereksinimi var. Yediklerinize dikkat edin ama perhiz yapmayın. Kilonuzu başından itibaren kaydedin, kilo almamak için bebeğinizi perhize sokmayın.

Gebelkten önce de fazla kilolu olan kadınların çoğunun gebelikleri güvenli geçer. Gebeli olsun ya da olmasın sağlık sorunları kilolarla birlikte artar. Fazla kilolularda hem yüksek tansiyon hem de şeker hastalığı riski yükselir ve her ikisi de gebelikte (preeklampsi ve gebelik diyabeti gibi ) komplikasyon oluşturabilir. Şişman kadınlarda yumurtlama düzenli olmadığı için gebelik tarihini tam olarak saptamak zor olabilir. Hekimlerin geleneksel olarak kullanıldığı bazı yöntemler (rahim tepesi yüksekliği, rahim büyüklüğü), yağ katmanları yüzünden tam değerlendirilemeyebilir. Şişman bir karında hekimin, bebeğin boyutu ve duruşunu elle değerlendirilmesi güç olduğundan doğum sırasında sürprizle karşılaşmamak için ultrason değerlendirmesi gerekir. Bebek ortalamadan çok daha büyükse ki genellikle annelerin şişman olması durumunda gebelik sırasında çok yemeseler de böyle olur doğum güç olabilir. Son olarak sezaryen gerekirse büyük bir karın hem cerrahi girişimde hem iyileşmede komplikasyona yol açabilir.

Tüm yüksek riskli gebeliklerde olduğu gibi iyi bir tıbbi bakın şansı anne ve bebekten yana büyü ölçüde değiştirilebilir. Gebeliğin başından itibaren düşük riskli bir gebeye oranla daha fazla testten geçersiniz. Ultrason önce gebeliğin yaşını tam olarak belirlemek, sonra bebeğin boyutları ve duruşunu saptamak için yapılacaktır. İkinci üçay sonunda, gebelik diyabeti taraması için en az bir şeker yükleme testi yapılarak, diyabet gelişme belirtisi olup olmadığına bakılacaktır. Gebeliğin sonuna doğru, bebeğin durumunu izlemek için zorlamasız testler ve başka tanısal testler yapılacaktır.

Kendine bakma da önemlidir. Hekiminiz, sigara içmemeniz ve sizin kontrolünüzde olan başka gebelik risklerini en aza indirmeniz için sizi uyaracaktır. Diyet yapmamanız gerektiği gibi fazla kilo da almamalısınız. Çoğu zaman şişman kadınlar gebelik sırasında önerilen 11.5 15.5 kgdan daha az kilo alır. Bu da ne bebeklerin ne de kendilerinin sağlığını kötü etkiler. Ama düşük kalorili diyetler en az 1800 kalori içermeli ve vitamin, mineral ve protein açısından zengin olmalıdır. Her lokmayı saymak sizin için özellikle vitamin ve mineral hapları almak kadar önelidir. Hekiminizin önerileri doğrultusunda düzenli alıştırma yapmak, besin alımını çok azaltmadan kilonuzun kontrolünü sağlayacaktır.

Planlıyorsanız, bir sonraki gebeliğinizde, gebelik öncesi ideal kilonuza olabildiğince yakın olmaya çalışın. Bu, gebeliğin gidişini kolaylaştıracaktır.

X IŞINLARI (RÖNTGEN)

Diş için çekilen röntgen rahimden çok uzaktır. İkincisi, kurşun bir perde rahmi korumakta ve bebeğinizin ışından etkilenmesini önlemektedir.

Gebelik sırasında çekilen diğer röntgenlerin güvenli olup olmadığını belirlemek daha karmaşıktır, ama tanısal röntgenin cenin ya da bebeğe zarar vermesi çok nadirdir. Röntgen ışınları radyasyonun zarar verip vermeyeceğini üç etmen belirler :

Radyasyon Miktarı

Cenin ve bebekte ciddi hasar yalnızca çok yüksek dozlarda (50-250 rad ) oluşur. 10 raddan düşük dozlarda hiç hasar oluşmaz. Çağdaş röntgen araçları tipik bir tanısal muayenede çok nadir olarak 5 raddan fazla ışın yaydığı için bu tür muayeneler genellikle bir sorun oluşturamaz.

Işının Ne Zaman Alındığı

Çok yüksek dozlarda bile yumurtanın yuvalanmasından önce (döllenme sonrası 6.-8. günler) dokunun etkilenmesi riski yoktur. Bebeğin organlarının gelişiminin erken döneminde (döllenme sonraki 3. ve 4. haftalar) ve gebelik boyunca merkezi sinir sisteminin hasar görme riski vardır. Ama yalnızca yüksek dozlarda bu gerçekleşir.

Rahim Gerçekten Işına Maruz kalması

Günümüzün röntgen aygıtları, görmek istenen alanı bilmekte ve bedenin geri kalan bölgelerini ışına maruz kalmaktan korumaktadır. Röntgen filmlerinin çoğu annenin karın ve pelvisine böylece rahme gelen ışınları önlemek için kurşun bir levha ile çekilir. Ama karın röntgenin bile zararlı olma olasılığı, pratikte 10 raddan fazla ışın yaymadığı için yoktur.

Ama elbette ne kadar küçük olursa olsun gereksiz risk almanızın mantığı da yoktur. Bu nedenle genellikle acil önemi olmayan röntgen çekimlerinin sonraya ertelenmesi önerilir. Göze alınması gereken riskler ayrı bir konudur. Bebeğin röntgen ışınlarından zarar görme olasılığı az olduğu için, anne adayının sağlığı açısından gerçekten bir röntgenin çekilmesinden vazgeçilip anne tehlikeye atlatılmalıdır. Gebelik sırasında röntgen ışınlarının küçük zararı aşağıdaki kurallara uyularak en aza indirilebilir.

Sizden röntgen çektirmenizi isteyen hekime ve röntgeni çeken teknisyene gebe olduğunuzu mutlaka söyleyin.

Gebelik süresince, yararı riskinden fazla olmadıkça röntgen , hatta diş röntgeni bile çektirmeyin.

Yerine daha güvenli bir tanısal işlem kullanılabiliyorsa röntgen çektirmeyin.

Eğer röntgen gerekirse, ehliyetli ve sık kontrol edilen bir merkezde çekilmesine özen gösterin. Röntgen aygıtı yen ve iyi durumda olmalı, eğitimli, bilinçli bir teknisyen tarafından radyolog gözetiminde kullanılmalıdır. Röntgen aygıtı mümkünse gereken en dar alana yönlendirerek rahim kurşun bir levhayla korunmalıdır.

Teknisyenin uyarılarına dikkatle uyarak, özellikle çekim sırasında kımıldamamaya dikkat ederek, çekimin yinelenmesini sağlayın.

Hepsinden önemlisi, röntgen çektirdiyseniz ya da çektirmeniz gerekiyorsa, zamanınızı olası sonuçları hakkında kaygılanarak ziyan etmeyin. Emniyet kemerinizi bağlanmayı unutmanız halinde bile bebek daha büyük bir tehlike altında demektir.

Gebe bir kadındaki en belirgin değişikliğin karnının büyüyor olması, başka değişiklik olmadığı anlamına gelmez. El ayasının geçici olarak parlak bir kırmızılığa dönüşmesi, dişetlerinin şişmesi ve kanaması gibi vücudun pek çok yerinde değişiklikler olur. Saçlarda gebelikten etkilenir. Gebelikte birlikte, donuk olan saçlar birden parlaklaşabilir veya canlı saçlar cılızlaşabilir.

Normalde saçlara perma yaptırılınca kıvırcık ve dalgalı olması beklenirken, birincisi, gebelikteki hormonal değişikliklere saçların nasıl yanıt vereceği önceden kestirilemez; tüm saçlar permayı tutmayabilir. İkincisi, perma için kullanılan kimyasal maddeler saçlı deriden emilip, kan dolaşımına karışır ve gebelikte güvenle kullanımı açısından pek çok soru işareti ardır. Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda, kullanılan kimyasal maddelerin bebek açısından risk taşımadığı , perma yaptırılması işle bebekte doğumsal sakatlık gelişmesi arasında bir bağlantı olmadığı saptanmıştır. Fakat permanın tamamıyla güvenilir olduğunu söyleyebilmek için, daha fazla araştırmaya gereksinim vardır. Bu yüzden, tedbiri elden bırakmamak için doğum sonrasına kadar saçlarınız düz kalabilir. Önceden perma yaptırmışsanız kaygılanmayın, risk yalnızca kuramsal düzeydedir ve kalfa takmaya değmez.

İyi bir beslenme de saçlarınızın parlak görünmesine yardım edebilir. Bazı şampuanlarla ya da saç masajıyla da saçınıza canlı bir şekil verebilirsiniz. Gebeliğiniz ilerledikçe saçlarınızın kırılganlığı artabilir. Saçlarınızı kısa kestirerek dolgunluğunu koruyabilirsiniz.

Permada olduğu gibi, saç boyalarının doğumsal sakatlık yaptığına dair de somut bir delil yok. Risk yalnızca kuramsal düzeyde ve daha önceden yaptırdığınız boya ile ilgili olarak üzülecek bir şey yok. Fakat tedbirli davranmak için, en azından doğum sonrasına kadar saçlarınızı boyatmayabilirsiniz.

Beyaz saçlarınızı gizlemek veya köklerini boyatmak ve tedbiri de elden bırakmamak istiyorsanız, kuaförünüze saf bitkisel boyaların kullanımını sorunuz.

GEZİ YA DA YOLCULUK

Bu konuda hekiminizin onayını almalısınız. Eğer kan basıncınız, sekeriniz veya başka herhangi bir sorununuz varsa hekiminiz bu yolculuğu onaylamayabilir. Bu kesinlikle yolculuk yapamazsınız anlamına da gelmez. Doktorunuza bir saatte ulaşabileceğiniz bir yere tatile giderseniz hiçbir sorununuz olmaz. Düşük riski olan gebeliklerin ilk üç ayında düşük riskinin en fazla olmasına karşın ve vücudunuz hala gebeliğin neden olduğu bedensel ve duygusal değişikliklere ayak uydurmaya çalışıyor olsa da uzun yolculuklar yapmak sakıncalı değildir. Fakat gebeliğin son aylarında uzun yolculuklar yapmak pek önerilmez. Çünkü doğumunuz erken başlarsa hekiminize ulaşamayabilirsiniz.

Sıcak iklimli bölgelere tatile gittiğinizde zaten artmış olan metabolizmanız nedeniyle pek rahat edemeyebilirsiniz. Yüksek rakımlı bölgelere tatile gitmeniz tehlikeli olabilir. Çünkü vücudunuzun oradaki az oksijene uyum sağlamaya çalışması sizi ve bebeğinizi zor durumda bırakabilir. Eğer yüksek bir yere gitmeyi düşünüyorsanız, varışınızdan günlerce sonra ortaya çıkabilecek Akut Dağ Hastalığı'na karşı önlem almalısınız. Eğer son aylarınızdaysanız hekiminiz gideceğiniz yere vardığınızda bir tane, daha sonraki ilk iki gün için günlük, daha sonra haftada iki kere olmak üzere zorlamasız test yapılmasını önerebilir. Bebeğinizde sıkıntı olduğunu gösteren herhangi bir işaretle oksijen verilmeye başlanır ve alçak yörelere dönmeniz gerektiği anlaşılmış olur.

Bazı aşılar gebelikte sakıncalı olduğu için giderken aşı yaptırmanız gereken azgelişmiş ülkeler de tatil için uygun değildir. Bu bölgelerin bazıları henüz aşısı üretilmemiş bulaşıcı hastalıkların görüldükleri yerler de olabilir.

Hekiminizden izin aldığınızda, küçük bir planlamaya, kendiniz ve bebeğiniz için güvenli ve iyi bir yolculuk için biraz önlem almaya gereksinmeniz olacaktır.

Rahatlatıcı Bir Gezi Planlayın. Altı günde dokuz şehrin gezildiği büyük bir tur yerine tek bir yere gitmeyi yeğleyin. Kendi düzenlediğiniz bir yürüyüş gezisi, sizin için düzenlenmiş bir grup turundan daha iyidir. Bir kaç saatlik bir şehir ve alışveriş turu yerine okuma, gevşeme ve şekerlemeyle geçirilen bir zaman sizin için daha yararlıdır.

Diyet Programınızı Yanınıza Alın. Siz tatilde olabilirsiniz fakat bebeğiniz hala büyümek için canla başla çalışıyordur ve hala aynı besinlere ihtiyacı vardır. Öğünlerinizden toptan fedakarlık etmeniz gerekmez, birazcık tedbirli olmanız yeter. Bebeğinize gereken besinleri sağlamaya çalışırken siz de özel yemeklerden tadabileceğiniz şekilde dikkatli siparişler verin. Çok iyi bir akşam yemeği yemek için, sabah kahvaltısı veya öğle yemeğini atlamayın.

Su İçmeyin. Yurt dışına seyahat ediyorsanız sağlıklı olduğundan emin olmadığınız suları kesinlikle içmeyin. Meyve suları veya şişe suyu ile günlük sıvı ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. Bazı bölgelerde çiğ, soyulmamış meyve ve sebzeleri yemek de sağlıklı olmayabilir. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi almak için hekiminize başvurun.

Gerekli Olabilecek Şeyleri Yanınıza Alın. Yolculuğunuz sırasında yeteri kadar vitamin almanızı garantilemek için, yanınıza taze süt bulamayacağınızı düşünerek süt tozu; kepekli ekmek bulamayacağınızı düşünerek veya beyaz ekmeği zenginleştirmek için bir kavanoz yulaf ezmesi alın. Hekiminiz tarafından yolculuk için önerilen mide haplarınızı, gerektiği zaman bakmak için en iyi gebelik kitabınızı, bir çift rahat ayakkabıyı ve genel tuvalete girmeniz gerekirse kullanmak üzere bir tuvalet temizleyicisini alın.

Gideceğiniz Yerdeki Kadın Doğum Uzmanının Telefon Numarasını Edinin. Herhangi acil bir durum için bu numaranın elinizin altında bulunması iyi olur. Hekiminiz de gideceğiniz yerdeki bir hekim arkadaşını önerebilir. Eğer önermezse gideceğiniz yerin sağlık müdürlüğünden bu konuda bilgi alabilirsiniz. Bazı büyük otel zincirlerinde bu tip bilgiler bulunabilir. Eğer herhangi bir nedenle acilen bir hekime ihtiyacınız olursa ve hekim bulamazsanız en yakın hastaneye veya acil servise başvurun.

Sizinle İlgili Tıbbi Bilgiler Yanınızda Olsun. Her yolculuğunuzda böyle yapmalısınız ancak gebeliğinizde daha çok özen göstermelisiniz. Bu kartlarda kan grubunuz, kullandığınız ilaçlar veya alerjik olduğunuz ilaçlar ile gerekli diğer tıbbi bilgiler, hekiminizin adı, adresi, telefon numarası bulunmalıdır. Çantanızın kaybolabileceğini de düşünüp pasaportunuzun içine bu kartlardan bir tane koyun.

Yolculuğun Yol Açabileceği Sorunları Bilin. Günlük programınızdaki ve diyetinizdeki değişiklikler kabızlık çekmenize neden olabilir. Bundan kaçınmak için üç şey önemlidir: lifli besinler, sıvı ve alıştırma. Sabah kahvaltınızı biraz erken yapmak da yararlı olabilir, böylelikle günlük programınıza başlamadan önce tuvalete ayıracak vakit bulabilirsiniz.

Gitmeniz Gerektiğinde Gidin. İdrar yolu enfeksiyonu veya kabızlık çekmemek için tuvalete gitmeyi ertelemeyin. Gereksinme duyar duymaz gidin.

Gereksinmeniz O1duğunda Destek Alın. Eğer varis sorununuz varsa (hatta yalnızca varisiniz olduğundan şüphelenseniz bile ) uzun zaman oturacağınızda (arabada, uçakta veya trende) ve çok uzun zaman ayakta kalacağınızda (müzede) varis çorabı giyin.

Yolculukta Uzun Süre Hareketsiz Kalmayın. Uzun süre oturmak bacaklarınızdaki kan dolaşımını kısıtlayabilir. Öyleyse uçakta veya trendeyken en azından bir veya iki saat arayla bir süre kalkın ve yürüyün. Eğer otomobilde seyahat ediyorsanız, mola vermeden iki saatten uzun yolculuklar yapmayın.

Uçakla Yolculuk Yapıyorsanız. Uçmayı düşündüğünüz havayolları şirketinin gebe kadınlar için özel düzenlemeleri olup olmadığını kontrol edin. Uçağın ön bölümünde yer alabilmek için yeterince erken davranın (gereğinde ayağa kalkabilmeniz, yürüyüş yapabilmeniz için koridor kenarı olması daha iyi olur). Basıncı ayarlanmamış kabinlerde uçmayın. Bütün ticari jetlerde basınç ayarlaması yapılmıştır. Fakat bazı özel havayollarında veya özel uçaklarda bu ayarlama yapılmamış olabilir ve yükseklerdeki basınç değişiklikleri sizin ve bebeğinizin oksijeninizi azaltabilir.

Seyahat tarifesine bakarken özel yemek listeleri olup olmadığını kontrol edin ve eğer varsa kepekli ekmeği ve yüksek proteinli besinleri seçin. Bazı havayollarında bulunan düşük kolesterollü, vejetaryen ve deniz ürünleri içeren öğünler seçiminizde kolaylık sağlar. Hava ulaşımının neden olduğu su kaybını önlemek için bol miktarda su, süt ve meyve suyu için. Havayollarının vereceği öğünü desteklemek için yanınızda kepekli krakerler, peynir, çiğ sebzeler ve taze meyveler bulundurun.

Emniyet kemerinizi karninizin altından rahat olacak bir şekilde takın. Eğer saat farkı olacak kadar uzağa yolculuk yapıyorsanız, bunun yaratacağı yorgunluk ve kafa karışıklığını dikkate alın. Gideceğiniz yerdeki zamana alışmak için oraya varınca kendinize birkaç gün zaman tanıyın. Yemek saatlerinizi ve yatma saatinizi bulunduğunuz yerin zamanına göre yavaş yavaş ileri veya geri almanın da size yararı olabilir.

Arabayla Yolculuk Yapıyorsanız. Yanınızda acıktığınız zamanlar için içinde atıştırabileceğiniz besleyici yiyecekler ve bir termos süt veya meyve suyu bulunan yiyecek çantası bulundurun. Eğer uzun süreli yolculuk yapacaksanız, oturacağınız koltuğun rahat olduğundan emin olun. Eğer rahat değilse otomobil aksesuarları satan herhangi bir dükkandan sırtınızı destekleyen bir yastık almayı düşünebilirsiniz. Boynunuzu bir yastıkla desteklemek rahatınızı artırır. Eğer arka koltukta oturmuyorsanız koltuğunuzu olabildiğince geriye iterek bacaklarınıza en geniş hareket alanını sağlayın. Elbette emniyet kemeriniz yeterince gevşek olmalıdır.

Trenle Yolculuk Yapıyorsanız. Trende akşam yemeği servisi olup olmadığını kontrol edin, eğer yoksa yanınıza yeteri kadar besin alın. Eğer tüm gece seyahat edecekseniz yataklı vagonu tercih edin.

SİGARA

Gebelikten önce içtiğiniz 10 yada 20 yıl bile olsa, sigaranın gelişmekte olan bebeğe zarar verdiğine ilişkin kanıt yoktur. Ama gebelik sırasında, sigara içmenin zararları belgelenmiştir. Sigara içimi; düşük, bebek ölümü, vajinal kanama, anormal plasenta yerleşmesi, plasentanın erken ayrılması, erken kese zarı yırtılması ve erken doğuma yol açabilmektedir.

Anne adayının içtiği sigaranın rahim içinde gelişmekte olan bebeği çok dolaysız etkilendiğine ilişkin güçlü kanıtlar vardır. En sık rastlanan etki düşük doğum ağırlığıdır.

Sanayileşmiş ülkelerde küçük doğan bebeklerin üçte birinden sigara sorumlu tutulmaktadır. Düşük doğum ağırlığı, hastalık ve doğum çevresinde (doğumdan hemen önce, doğum sırasında ya da sonrasında) ölümlerin asıl sebebidir.

Başka potansiyel riskler de vardır. Anneleri sigara içen bebeklerde apne (soluk almanın durması) olasılığı fazladır, sigara içmeyen annelerin bebeklerine göre Ani Bebek Ölümü Sendromu ( Ya da Beşik Ölümü) iki kat fazladır. Genelde sigara içenlerin bebekleri, içmeyenlerinki kadar sağlıklı değildir. Günde 3 paket sigara içenlerin bebekleri, içmeyenlerinki kadar sağlıklı değildir. Günde 3 paket sigara içenlerin bebeklerinde düşük Apgar skoru (doğumdan hemen sonra bebeğin durumunu değerlendirmek için kullanılan standart skor) riski 4 kat fazladır. Ayrıca bebeklerin büyümelerinin sigara içmeyen annelerin bebeklerine yetişmediğine, uzun dönemde bedensel ve zihinsel kusurları olduğuna ve hiperaktif olduklarına ilişkin kanıtlar vardır. Bir çalışmada , sigara içenlerin 14 yaşındaki çocuklarının solunum sistemi hastalıklarına daha eğilimli oldukları, sigara içemeyenlerin çocuklarından daha kısa boylu oldukları ve okulda daha az başarılı olabildikleri gösterilmiştir. Bir zamanlar bu çocuklardaki sorunların nedeninin doğum öncesi kötü beslenme olduğuna inanılırdı. Sorunlar annelerin gebelik sırasında yemekten çok sigara içmeye ağırlık vermelerine bağlanırdı. Ama son çalışmalar bu fikri çürütmüştür; sigara içmeyenler kadar çok yemek yiyen ve onlar kadar kilo alan sigara içen gebelerde daha küçük bebekler doğurmuştur. Bu, karbon monoksit zehirlenmesi ve plasenta yoluyla bebeğe daha az oksijen gitmesinin sonucudur. 18 kilodan fazla kilo almak, sigara içen annenin küçük bebek doğurma riskini azaltmakta, ama bu kadar kilo anne ve çocuğa başka riskler yükseltmektedir. Sigara içtiğinizde bebeğiniz duman dolu bir rahmin içine hapsedilmiş olur, kalp atışları hızlanır, hepsinden kötüsü büyüyemez ve gelişemez.

Çalışmalar sigara içenin etkilerinin alkol kullanımı gibi doza bağlı olduğunu göstermiştir. Tütün, bebeklerin doğum ağırlığını içilen sigarayla doğru orantılı olarak azalmaktadır. Günde bir paket sigara içmek, sigara içmeyenlere göre % 130 düşük doğum ağırlıklı bebek doğumuyla sonuçlanır. İçilen sigara sayını azaltmanın kısmen yararı olur. Ama bu yanıltıcı olabilir çünkü sigaradan daha sık ve derin nefes almakla ve sigarayı sonuna kadar içmekle bu azalma dengelenebilir. Aynı durum riski azaltmak için düşük katranlı ve düşük nikotinli sigara içerken de olabilir.

Bununla birlikte haberler tümüyle kötü değildir. Bazı çalışmalar gebeliğin erken döneminde sigara içmeyi bırakan kadınların 4. aydan sonra olmaması koşuluyla bebeğe zarar verme riskini sigara içmeyenlerin düzeyine indirdiği göstermektedir. Daha erken olması çok daha iyidir ama son ayda bile sigarayı bırakmak, doğum sırasında bebeğe giden oksijen akımını korumaya yardımcı olur. Bazı kadınlar için sigarayı bırakmak gebeliğin erken döneminde, sigaraya karşı bir ani bir tiksinti geliştiğinden çok kolaydır. Eğer bu kadar şanslı değilseniz başka yöntemleri, hatta hipnozu bile deneyebilirsiniz.

İnsanların çoğu sigarayı bıraktıklarında yoksunluk belirtileri başlar. Bu belirtiler ve yoğunlukları kişiden kişiye değişir. En sık görülenler sigara için çok şiddetli özlem duymak, sinirlilik, kaygı, huzursuzluk, eller ve ayaklarda uyuşma, baş dönmesi, yorgunluk, uyku ve mide-bağırsak bozukluklarıdır. Bazı insanlar da başlangıçta hem bedensel hem de zihinsel güçlerinde azalma hissederler. Çoğu eskisinden daha fazla öksürdüklerini, çünkü akciğerlerde birikmiş olan salgıları daha iyi çıkarabildiklerini söylerler.

Nikotin salınımını yavaşlatmak, sinirliliği azaltmak için meyve, meyve suyu, süt, yeşil sebze ve eti geçici olarak bırakın. Kümes hayvanları, balık be peynir yiyin.

Kahveden kaçının, çünkü sinirliliğinizi arttırabilir. Dinlenin (yorgunluğa karşı), alıştırma yapın (nikotinden aldığınız uyarının yerini doldurmak için). Zihninizi birkaç gün dinlenmeye bırakın, zihinsel çaba gerektirmeyen işler yapın, sinemaya ya da sigara içmenin yasak olduğu yerlere gidin.

Sigarayı bırakmanın kötü etkileri birkaç günle birkaç hafta arasında sürer. Ama yararı siz ve bebeğiniz için yaşam boyu devam edecektir.

BAŞKALARI SİGARA İÇİYORSA

Sigara içmek yalnız içen kişiyi değil, çevresindeki herkesi de etkiler. Buna karnında gelişmekte olan bebekle anne adayı da dahildir. Bu nedenle eşiniz, evinizde yaşayanlar ya da yan masada çalışan arkadaşlarınız sigara içtiğinde bebeğiniz neredeyse sizin içmesiz kadar etkilenecektir.

Eğer eşiniz sigarayı bırakmayacağını söylüyorsa, ona en azından evin dışında ya da sizden ve bebeğinizden uzakta başka bir odada içmesini söyleyebilirsiniz. Sigarayı bırakması elbette hem kendi sağlığı hem de bebeğin uzun dönemli iyiliği için çok daha iyidir. Çalışmalar, annenin ya da babanın sigara içmesinin çocuklarında solunum sorunlarına ve akciğer gelişiminde bozulmaya neden olduğunu göstermiştir. Ayrıca çocukların büyüklerinde sigara içinde olasılıklarını da artırmaktadır. Arkadaşlarınızı yada iş arkadaşlarınızı bu alışkanlıktan vazgeçiremezseniz de, sizin çevrenizde sigara içmemelerini ya da azaltmalarını sağlayabilirsiniz. Yaşadığınız ya da çalıştığınız yerde sigara içmeyenleri koruyan yasalar varsa, bunu yapmak daha kolay olacaktır. Eğer böyle yasalar yoksa daha ince yöntemler deneyebilir, sigara dumanının bebeğe etkisini gösteren yayınları, hatta bu kitabı onlara gösterebilirsiniz.

Bu da işe yaramazsa, çalıştığınız yerde sigara içimi belirli alanlarla sınırlayın koridor gibi yada sigara içmeyenlerin yakınında sigara içmeyi yasaklayan kurallar koymayı deneyin. Hiçbiri işe yaramazsa gebeliğiniz süresince büronuzu değiştirin.

UYKUDA YATIŞ BİÇİMLERİ

Alışık olduğunuz yatış biçiminizden gebelik sırasında vazgeçmeniz, altı yaşındayken oyuncak ayınızdan vazgeçmek kadar zordur. Bu nedenle bir süre uykunuzdan olursunuz, fakat bu durum yalnızca yeni yatış biçimine alışıncaya kadar sürer.

Sıklıkla kullanılan iki yatış biçimi (sırtüstü ve yüzüstü) gebelik sırasında uygun değildir. Çünkü yüzüstü yatış, karnınız büyüdüğü için bir karpuzun üzerinde yatmak ne kadar rahatsa o kadar rahattır. Sırtüstü yatmaksa daha rahat olmasına karşın, rahminizin bütün ağırlığı sırtınızın, barsaklarınızın ve inferior vena cava denen vücudun aşağı kısımlarından kalbe kan geri dönüşünden sorumlu olan damarın üzerine biner. Bu da sırt ağrılarını ve basurları arttırabilir, sindirim işlemini engelleyebilir, solunumu ve dolaşımı bozabilir ve kan basıncınızın düşmesine neden olabilir.

Bu, ayakta uyumanız gerekiyor anlamına gelmiyor. Kıvrılarak ya da uzanarak bir tarafınıza yan yatmanız, tercihen de sol yan tarafınıza yatıp arasına yastık koyarak bir bacağınızı diğerinin üstünde çaprazlamanız, yalnızca sizin için değil bebeğiniz için de en iyi yatış biçimidir. Bu yatış biçimi yalnızca besinlerin ve kanın plasentaya en üst düzeyde ulaşmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda böbreğin işlevlerini en iyi şekilde yerine getirmesini sağlar ki bunun anlamı da atıkların ve sıvıların vücuttan daha iyi atılımı ve diz, ayak ve ellerde daha az şişmedir.

Bununla birlikte çok az insan bütün gece aynı yatış biçiminde kalmayı başarabilir. Uyanır ve kendinizi sırtüstü veya yüzüstü yatar durumda bulursanız telaşlanmayın. Bunun hiçbir zararı yoktur. Yan pozisyona dönün ve uyuyun. Birkaç gece kendinizi rahatsız hissedebilirsiniz, fakat vücudunuz çok yakında yeni yatış biçimine alışacaktır.

 

İLGİLİ YAZILAR

  Hemen Ara